En Kahraman Rıdvan’ı tanıyan kakurikuuu yapsın!
Bazıları Rıdvan’ın adını duyar duymaz “Kakurikuuuuuuu” diye bağırarak süper kahraman taklidi yapıyor; bazısıysa ilgisiz gözlerle bakıyor... 1980 Gırgır doğumlu Rıdvan, 1993’e kadar karikatür âleminin güzide çizgilerinden biri oldu. Şimdi, 17 yıllık uykudan uyanıp Harakiri Mizah Dergisi’nde mesaisine devam ediyor.
ZEYNEP BAKIR
zeynep.bakir@aksam.com.tr
Bir yıl önce yazar-çizer tayfası etrafta fısır fısır konuşuyordu; “Yeni bir dergi çıkıyor, adı Harakiri olacakmış, Kutlukhan Perker ABD’den dönmüş, dergiyi o hazırlıyormuş…” Ve nihayet 2011’de dergi yayınlandı ve 2 sayı sonra sansürü yedi. Ya poşetlenecek ya da 150 bin TL ödenecek. Tüm hayaller suya düştü. Buhranlar, sinir krizleri derken beklendi, sabredildi, sinirler sakinleşti ve bir yıl sonra bu ay Harakiri yeniden, bayilerde sevdiğimiz diğer mizah dergilerinin yanında yerini aldı. Kutlukhan Perker’in de dediği gibi “Poşetten döndüler.”
Dergiyi almamdaki ilk sebep Emirhan Perker’in Komiser Behiç hikâyesini okumaktı. Yanımda yaşı 40’larında olan arkadaşımla sayfaları çevirirken bir anda deliye döndü… “Dur bakayım; Rıdvan bu, Rıdvan geri dönmüş Kakurikuuuu” diye bağırdı. Benim için hiçbir şey ifade etmezken arkadaşımın gözleri sevinçten ışıl ışıl... Sonra ondan ve başkalarından dinledim ‘En Kahraman Rıdvan’ın efsane bir çizgi kahraman olduğunu… Çizeri Bülent Arabacıoğlu’na ulaştım. Hem yeni kahramanım Rıdvan’la hem de Bülent Ağabey’le tanıştım, tanımayanlar da şöyle beri gelsin.
TİPİ TİP AMERİKALI OLMUŞ
Bülent Arabacıoğlu yazı-çizi hayatına Hürriyet’in Çarşaf Dergisi’nde başlamış. İlk kadrodan. Yıl o zaman 1973. Aradan iki yıl geçtikten sonra Tipi Tip karakterini doğuruyor ve bu karakteri hareketlendirmek istediğinden Çizgi Film yapım şirketi kuruyor. 3 yıl boyunca TRT’ye 60’a yakın çizgi film yapıyor…
- Tipi Tip ne güzel bir karakterdi; çizgi filmlerine yetişememiştim ama çikletten çıkan karikatürleri hep okurdum. Tipi Tip mizah dergilerine girdi mi?
Girmedi. Çocuk dergilerinde ve uzun yıllar Milliyet Kardeş’te yayınlandı. Çizgi film olarak televizyonda gösterdi kendini. 1 dakikalık çizgi filmlerdi onlar… Yayınlandığı saatlerde tüm çocuklar televizyon başında olurdu. Çocuklar ‘Sevgili Tipi Tip’ diye başlayan ne mektuplar gönderirdi...
- Tipi Tip nasıl çiklet kahramanı oldu?
Bunun nedeni ‘En Kahraman Rıdvan’ın uykuya dalmasıyla da ilgili. 1992 yılına kadar yazı-çizi işinde devam ettim. Ama o yıllarda gazete ve televizyonun erozyona uğraması, çalışma şartlarının ağırlaşması beni yormaya başladı. 400 bin satan dergimiz artık satmıyordu. Sigortasız çalıştırmalar, sabahlara kadar dergilerde kalmak artık benim kaldıramayacağım kadar ağır yüklerdi. Serbest meslek erbabı gibi görülüyorduk, vergi levhamız vardı. O zamanlar Taksim’in tek ünlü yeri Kristal Büfe’ye bizim hanımla hamburger almaya gittiğimde vergi levhalarında gördüm ki, dünyanın işini yapan büfe benden daha az vergi veriyor. Sinirlerim zıpladı, bıraktım sektörü… Gırgır, Avni olduktan sonra çalışmadım.
- Küsmek diyebilir miyiz?
Şartlar beni yordu. Küstüm mü, bilmem ama kızdım, insani değildi hiçbir şey. Oğuz Aral ve Latif Aral dışında kimsenin sigortası yoktu. Avni’de durum değişir diye düşünmüştüm ama orada da olmayınca vazgeçtim bu sevdadan. Eşim var, çocuğum var. Biraz da farklı planlar yapmak zorunda kalıyorsunuz hayatta.
- Sonra Kent Gıda serüveni başladı…
Evet, Kent Gıda grafiğin başına geçtim. Dışarıdan da dergilere çizerim, demiştim ama olmadı. O ortamı solumadan yapılamıyordu. Ama ben aradığım rahatlığı orada bulmuştum. Gelişi gidişi belli, sigortanız yatıyor derken yıllar geçti. Kent Gıda’da birçok karakter yarattım.
- Tipi Tip neden piyasadan çekildi?
Kent Gıda’yı İngilizler, ardından ABD’liler aldı. Var olan ürünler yerine kendi ürünlerini buraya getirmeyi tercih ettiler. Çok istedim Tipi Tip için bir şeyler yapmak ama onlar isteyene kadar yapacak bir şey yok. Rıdvan uyandı ama şimdi de Tipi Tip uyuyor.
RIDVAN’IN EBESİ O?UZ ABİ
Yıl 1979. Gırgır’ın açılalı 8 yıl olmuş. Oğuz
Aral bir efsane gibi konuşuluyor. “Çok iyi çizer, harika adam” deniyor ama gelin görün ki, yazar-çizer takımı korkuyor Oğuz Aral’dan. “Huysuzun teki, nasıl çalışırız onunla, sinirli mi sinirli” dedikoduları da yapılıyor.
O zamanlar Gırgır ‘çıtır’ çizerlerle çalışıyor. Oğuz Aral her eline düşeni eğitiyor, yetiştiriyor. Bülent Arabacıoğlu, Gırgır’da çalışmak istiyor ama yaş 29, kaldırabilir mi Oğuz Aral’ın hırçınlığını, Oğuz Aral ister mi çizgisi olgunlaşmış bir çizeri?
- Oğuz Aral’la iş görüşmeniz nasıl geçti?İstemedi. “Senin çizgilerin olgunlaşmış seninle olmaz” dedi ama çizgilerimi görünce de kabul etti. Götürdüm ‘En Kahraman Rıdvan’ı, koydum masasına. O zamanlar böyle değildi Rıdvan. İri yapılı, güçlü kuvvetli, saçlı bir tipti. Oğuz Ağabey; “Ne bu, komik olmaz, zaten güçlü adam her şeyi kırar döker, onu cılız yapacaksın ki komikliği olsun.” Konuşa konuşa, bağıra çağıra son halini aldı. Çok emeği vardır Rıdvan’ın üstünde de benim üstümde de…
- İlk hikâye nasıl çıktı?
Ah o ilk hikâye… Yine sabahlanılan bir günde… Gaddar Davut’un yaratıcısı Nuri Kurtcebe sayfasını çiziyor. Gecenin bir yarısı Nuri gitti, gelmedi. Arada bir gidermiş, huyuymuş zaten. Sayfası bitmemiş falan filan… Oğuz Ağabey sinirlendi. “Önümüzdeki haftaya bitir Rıdvan’ı” dedi ve Nuri’nin sayfasında ben çizmeye başladım. Beni aldı bir telaş. Nasıl tamamlayacağım, bir haftada olmuyor, olmuyor. Hikâye bitti ama çizemiyorum, ellerim titriyor. Gittim Oğuz Ağabey’in yanına, boş kâğıdı kalemi koydum “Ben çizemiyorum, yapamayacağım” dedim.
İLK GÜN ÇİZEMEDİM
- O anı izlemek isterdim…
“Heh Nuri gitti, Bülent geldi” diye sinirlendi. Sonra sakinleşip geldi yanıma… “Heyecan yok, eğer şimdi çizemezsen bir daha çizemezsin. Mecbursun, yapacaksın” dedi. O dönem çalıştığımız arkadaşları çağırdı, “Herkes bir kare çizsin, Bülent’e yardım etsin” diye emir buyurdu. Ben de bir iki saate kendime geldim çizmeye başladım.
- Neden çizememiştiniz?
Çok uykusuzdum. Bir saatlik uyku ve ilk çizginin gerginliği birleşince elim ayağım birbirine dolanmıştı. Sonra kendime geldim.
- Bize biraz ‘En Kahraman Rıdvan’ı anlatır mısınız?
Hiçbir süper gücü olmayan, hayal dünyasında yaşayan bir karakter. Okuduğu çizgi romanlardaki karakterlere özenir. Uçacağını sanır uçamaz ama bunu da dert etmez, “Sonra uçarım” der, geçer. İstanbul’un kenar mahallelerinden birinde oturur. Tek işi gücü çizgi roman okumaktır. Sakardır ve başını sürekli beladan belaya sokar. İlk bölümlerde saçları vardı, Oğuz Ağabey saçlarını kesti.
- O zamanki Rıdvan’la şimdiki Rıdvan arasında farklar var mı?
O zaman neyse şimdi de aynı Rıdvan. Tabii devir değişti, ortam değişti, konuşulan konular jargonlar değişti. Yani Rıdvan’ın da cep telefonu var elbette. Minik değişikliklerle kaldığı yerden devam edecek.
- Rıdvan politik midir?
Ben Rıdvan’ı ilk çizdiğim zamanlarda memleket meselelerinden de dem vurarak yazıyordum. Ama Oğuz Ağabey, “Tüm dergi politik, Rıdvan politik olmasın” demişti. Rıdvan öyle sevildi, şimdi de sert bir dönüş yapmak istemiyorum. Ama hikâye bu ya, nereye evrileceğini bilemeyiz.
İMZASINI TAKLİT ETME!
Yıl 2012. Tipi Tip ABD’li olalı iki yıl olmuş, Rıdvan rüya âleminde… Bülent Arabacıoğlu dergide çizmek istiyor ama genç dergiler, genç anlayışlar gözünü de korkutmuyor değil. O çizer ama gençler onu ister mi düşüncesine kapılmış. Çizgi Roman Festivali kapsamında bir söyleşiye davetli, konuşmacılar arasında Kutlukhan Perker’de var. Konuşma sırasında Perker, Bülent Ağabey’i göstererek “Çizgilerini karbon kağıt üzerinde kopyalayarak taklit ederdim” diyor… Röportajdan sonra birlikte Kutlukhan Perker’i ziyaret ettiğimizde öğreniyorum ki, Bülent Ağabey’in meşhur çiçekli imzasını da taklit edermiş. Oğuz Aral bir gün fena kızmış, “Adamın imzasını taklit etmekten vazgeç!” Perker yine aynı şeyi yapıp Elif Şafak’la ortak çalıştıkları Şemspare kitabını Bülent Ağabey’i taklit ederek, çiçekli imzalayarak veriyor.
- Söyleşiden sonra ne oldu?
Kutlukhan konuşmada benim çizgilerimi kopya ettiğinden bahsettiğinde onur duydum. Ben de Necmi Rıza Ayça’yı örnek alırdım. Konuşma sonrası Harakiri’den bahsetti; “Bize En Kahraman Rıdvan’ı yeniden çizer misin?” diye sorduğunda “Ben istedim bir göz, Allah verdi iki göz” dedim. Çizmek istiyordum eski dostumla yeniden başlamak benim için rüya gibi oldu.
- Harakiri’nin orta sayfasını da siz yapıyorsunuz…
Evet, Gırgır’da da ben yapardım. Panoramik çizgiler… İnsanların sevdiğini düşünüyorum panoramik işleri…
- Rıdvan yeni takipçileriyle buluştu, sizce yeniden tutulur mu?
Gırgır’ı dünya sıralamasına sokan hikâyelerden biriydi Rıdvan, öyle söylerler. Oğuz Ağabey üniversite oylamaları yapardı birinci Avni, ikinci Rıdvan çıkardı. Bize söylemezdi sonuçları ama ben öğrenirdim. Uykusuz Dergisi, eski Rıdvan serisini sırasıyla kitaplaştırdı. İmza günlerim tahminimden çok daha ilgili geçiyor. Bir imza günümde iki saat uzadı, şaşırdım, bu kadarını beklemiyordum.
- Yeni takipçiler mi, eskiler mi?
Biz kitapları sarı-siyah bastık. Renksiz oluşu ufaklıkların hoşuna gitmiyor. Oğuz Ağabey derdi ki, “Yeni bir şey çıktığında ya sevilecek övgü mektupları alacaksın ya da beğenilmeyecek kötü söylemlerde bulunulacak. Ama hiç yorum gelmiyorsa kötü.”
EKŞİ SÖZLÜK’TEN BÜLENT ARABACIO?LU
- En kahraman Rıdvan’ın mükemmel çizeri… Aynı zamanda Gırgır’da orta sayfadaki acayip karmaşık ortam çizimlerini de yapardı. Süperdir. (ssg - 1999)
- Çizdiği şuh kadın tiplemeleri de yeni ergenliğe uzanan bünyemde kalıcı izler bırakmıştır. (tatuhan, 2010)
- Gırgır’ın bir sayısında, kuşbakışı çizdiği bir sayfa vardı. Çevire çevire okumanız gerekiyordu. Bir daha böyle bir karikatür görmedim ben. (Logan - 2004)
- Harakiri’de çizdiğini duydum, çocukluğumdan beri ilk defa bir gazete bayisine koşturdum. Eskiden kalma alışkanlık, orta sayfayı açtım, ağzımın suları akarken “Kakkuriiikuu”, diye haykırdım. En kahraman Rıdvan’ı açtım, tam 6 sayfa, üstelik bir sonraki sayıyı beklemeye gerek yok, tekmili birden hikâye. Çok seviyoruz seni be Bülent abi! (hunter the dayworker 2012)
[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]