Eski Kitaplarım - Eskiden günümüze kitaplar

Go Back   Eski Kitaplarım - Eskiden günümüze kitaplar > Eski Edebiyat > Düz Yazılar > Sizin Yazılarınız


Cevapla
 
Seçenekler
Alt 04-08-2023   #1
PenetratorGod
 
PenetratorGod - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jan 2022
Mesajlar: 48
User ID: 121453
Tecrübe Puanı: 100038554
Reputation: 1000385521
PenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper Üye
Post Tundra Haydutluğu - Hikaye Kurgusu

Benim adım Racham Sarranid'in güney çöllerinde yer alan haritada bile bulamayacağınız kadar küçük bir yerleşim yerinde dünyaya geldim. Babam Randhall Vaegir Krallığında en çok aranan tundra haydutlarının en azılı grubunun başındaydı. Namı o kadar büyüktü ki bir gecede yüzlerce kervanı ve onlarca köyü yağmaladığı hakkında efsaneler şehir ozanları tarafından anlatılırdı.

Onun liderliğinde Tundra haydutları tüm Kalradya topraklarında yankı yarattı. Annem Elona ile bir köy yağması sırasında karşılaştılar birbirlerinden hoşlandılar canını bağışlayıp yanına aldı. Bu durum grup içerisinde alay konusu oluyordu. Her yıl grup içinde yapılan oylama ile yeni bir Grup başı seçimi yapılırdı Gebrael babam ile çocukluk arkadaşıydılar ve onun yükselişini yıllarca belli etmeden kıskançlık ve kin besledi.

Bu yılki oylamayı kaybetmek istemiyordu bunu düşünmesi bile onu çıldırtıyordu. Babam bir haydut olsa da prensipleri vardı kadın ve çocuğa asla zarar vermiyordu direniş göstermeden teslim olan kervanlarda katledilmiyorlardı. Babam bir gün eski dostu Gebrael ile birlikte yağmaya çıktılar yolda küçük bir kervanla karşılaştılar babam kervanda kadın ve çocukların olduğunu gördü dikkate alınmayacak kadar küçük olduğunu söyledi fakat Gebrael şakayla karışık tepki gösterdi.

Kalradya yıl 1230

Yer: Tundra Haydutluğu.

"Gebrael: Ayağımıza gelen ganimeti ne zaman geri çevirdik Randhall? Yoksa yumuşamaya mı başladın eski dostum."

"Randhall: Yıllardır bu işte birlikteyiz bizler kendilerini savunamayan köylüleri değil sadece soyluları soyarız yoksa çapulculardan ne farkımız kalır? Eski dostum."

"Gebrael: Saçmalık! Elona denen kavaşe senin aklına oyunlar oynadı senin merhametin hepimizin ölümü olacak!"

"Randhall: Kadınım hakkında düzgün konuş Gebrael! Eski zamanların hatrı olmasa boğazını keserdim! Söylediklerin kulağın duymuyor tanıyamıyorum seni artık"

Randhall ile Gebrael şiddetli bir tartışma yaşadılar neyseki gruptan birkaç kişi araya girdi birbirlerini boğazlamalarını engellediler. Yağmayla geçen bir yazın ardından Vaegir Krallığının Maraşeli Lord Doru Tundra haydutlarına kesin çözüm arayışı içindeydi, Radoghir Kalesinde bir ziyafet tertileyip Krallığın soylularını davet etti.

"Lord Doru: Evime hoş geldiniz Vaegir Krallığının değerli insanları Lordlarım, Leydilerim, Büyüklerim, Küçüklerim Ve Yüce Kralım Yaroglek Tekrardan Hoş geldiniz."

"Vaegirli Soylu: Etkileyici bir konuşma Efendi Doru fakat bizi buraya sadece ziyafet için çağırmadığını düşünüyoruz Topraklarımızın baş belası Tundra Haydutlarının kökünü kazımak için bir çözüm bulduğunu işittik."

"Lord Doru: Elbette bende tam o konuya geliyordum Değerli dostlarım hepimizin bildiği gibi Krallığımız zor zamanlar geçiriyor bu kriz zamanını, sen, ben değil biz olursak birlik olursak aşabiliriz, bütün bir yıl Tundra haydutluğu ile yaşadığımız sorunu kökten çözmek için beyin fırtınası yaptım ve bu işi kas gücüyle değil aklın yoluyla çözmenin bir yolu olduğuna kanaat getirdim."

"Kral Yaroglek: Ne demek istiyorsun Doru? Lafı eveleyip gevelemeden lütfen söyler misin artık."

"Lord Doru: Çözümüm şu bildiğimiz gibi Tundra Haydutları son birkaç yıldır bu kadar faaller geçmiş yılların kayıtlarına bakarsak köyleri saymıyorum basit bir yük kervanına bile, saldıramayacak kadar sıradan bir çapulcu çetesiydiler araştırmalarım sonucu Randhall adında bir liderleri olduğu ve organize hareket edebilmelerinin tamamen o adama bağlı olduğu ortaya çıktı."

"Vaegirli Soylu: Demek istediğin yılanın başı Randhall onu oyun dışı edersek bütün grup dağılır."

"Lord Doru: Tam üstüne bastınız değerli efendi."

"Kral Yaroglek: Peki farz edelim o adamı ortadan kaldırdık tekrardan yeni bir lider bulmalarını engelleyecek olan şey nedir?"

"Lord Doru: Bunu da düşündüm Yüce Kralım Randhall Sıradan bir haydutmuş gibi kesmeyeceğiz şayet bunu yaparsak Şu anki hallerinden çok daha fazla organize olmalarına neden oluruz esir alıp ibreti alem olsun diye Başkentimizde Reyvadinde halka açık bir yerde idam edeceğiz bu Tundra haydutlarına gereken cevabı verecektir."

"Vaegirli Soylu: Peki neyi bekliyoruz? Siz Krallığın Maraşelisiniz toplayın ordularımızı sürün üstlerine."

"Lord Doru: Lütfen... 60 yaşındayım 40 yıldır Vaegir Krallığına görevimi sorgusuz sualsiz Sadakatim ve onurumla sürdürüyorum Krallıkta üst üste 3 kere Maraşel seçimini kazandım, İşimi bir daha sakın bana öğretmeye kalkmayın çünkü tekrarında otoriteme yapılan bir hakaret olarak algılayıp olayı kişiselleştiricem!"

"Vaegirli Soylu: Özürlerimi kabul edin lütfen patavatsızlığımı mazur görün tekrarı olmayacak sizi temin ederim."

"Lord Doru: Uyarımı yaptım devamı halinde biri ölür acı içinde. Tamam! Konumuza dönelim, inanın dostlarım bende en az sizler kadar nefret besliyorum bu Tundra çetesine ama gerçekçi olalım Randhall ordularımız ile yaklaşmamızın imkanı yok bu ormanları avucunun içi gibi biliyor muhtemelen bu ziyafetin aslında onunla ilgili olduğunu yakında öğrenecektir şehirlerin köylerin her köşesinde casusları var fareler gibi ve bu konu hakkında elimizden pek bir şey gelmiyor Randhall şaşırtacak bir plana ihtiyacımız var beklemediği anda ve beklemediği kişiden gelmesi lazım bunu yapabilmemiz için bir şeyler düşündüm Randhall yerini bize söyleyecek olan Tundra haydutuna kendiyle beraber seçtiği 9 kişiye AF çıkarılacak. Ödül olarak da 10.000 dinar verilecek tek şart Vaegir Krallığından gitmeleri olacak."

"Kral Yaroglek: Mantıklı fakat ona ihanet edecek kadar ondan nefret eden bir haydut nereden bulabiliriz? O adam Tundra Haydutlarını Tüm Kalradya kıtasında duyurdu adamları tarafından seviliyordur muhtemelen, ve 10.000 dinar büyük bir meblağ."

"Lord Doru: Bu planın başarılı olduğunu varsayarsak götürüleri ile getirileri arasında dağlar kadar fark var kesenin ağzını açmalıyız ve "Tundra Haydutluğu" efsanesini kenara bırakırsak özünde onlarda bir grup çapulcu, Kötü giden bir yağma liderleri hakkındaki fikirlerini çabucak değiştirecektir şehirlerdeki bütün Tellallara söylensin bu haberi yaysınlar."

Aradan geçen birkaç hafta sonra Grup Başı seçimleri yapılacağı Haydutlukta duyuruldu, Kurallar şunlardı yapılan oylamada en çok hangi isim çıkarsa ya da oylar eşit ise adaylar arasında ölümüne teke tek dövüş sonucunda hayatta kalan grubun liderliği alıyordu kamp ateşinin etrafına toplanıldı oylama başlaman önce adaylara konuşma şansı verilir son dakika Gebrael kampın ortasında adaylığını koydu.

"Gebrael: Duyduk Duymadık Demeyin! Bu yıl bende adayım! Uzun yıllardır Grup Başılığımızı yapan Randhall hakkını yemek istemiyorum onun sayesinde topluluğumuz gelişip serpildi, fakat artık o tanıdığınız adam değil! Aranızda onu benden daha iyi tanıyan yoktur eskiden ona Acımasız Randhall derdik! Çünkü eliyle bir adamın kalbini sökebilecek kadar soğuk kanlıydı Elona denen kadının grubumuza soktuğundan beri aklı yozlaştı! O kadına olan duyguları hepimizin ölümüne neden olacak buraya yazıyorum! Aşk zayıflıktır! İleride aşkı ile sizin aranızda seçim yapmak zorunda, kaldığında ne olacak peki? Sizleri yüzüstü bıracak elbette! Beni seçin rahmetli babamın ruhu üstüne yemin olsun Tundra Hükümdarlığı kuracağım! Duyduk duymadık demeyin dostlar."

"Randhall: Yoldaşlarım! Ben Anamı Babamı hiç görmedim belki de hiç görmediğim bir kardeşimde var asla bilemeyeceğim sizler benim Abim, Kardeşim, Anam, Babam, oldunuz birlikte büyüdük birlikte ağladık birlikte güldük siz olmasaydınız ben bir hiçtim Şu anki olduğum adamda hepinizin emeği var Vaegir soylu köpeklerinin asla anlayamayacağı tek şey aramızdaki bağdır onlar bizleri para için insan öldüren yankesiciler, hırsızlar, çapulçular, bellemişler ama biz bundan daha fazlasıyız biz hükümdarlara, satılık bir kılıç olmak yerine kendi kararlarımızı alabilen bir topluluk kurmak için bu yola baş koyduk özgürlüğümüzü istiyoruz! Onlar beni sizlerin kralı olduğumu sanıyorlar ama yanılıyorlar bizler aynıyız Lordlar, Leydiler böyle unvanlara ihtiyacımız yok insanlarımızı alt tabaka üst tabaka diye ayırmamıza gerek yok! Bizler eşitiz biriz tekiz. Yolumuzu çok vahşi bulanlar var sorarım sizlere Grup Başı olduğumdan beri tek bir masumun kılına zarar gelmiş mi? Yağma yapıyor olabiliriz bunun sebebi bize başka şans vermemeleridir bu topraklarda bizimde yaşama hakkımız var bizimde atalarımız kanlarını bu topraklara akıttı gerekirse bizde uğrunda akıtırız Gelin arkadaşlar Geleceğimizi Birlikte Yaratalım! Daha fazla uzatıp vaktinizi almak istemiyorum söyleyeceklerim bu kadar hak eden kazansın".

Randhall konuşmasından sonra herkes ismini haykırmaya başladı oylamaya bile yapılmasına gerek kalmamış bu yılda liderliğini korumuştu adamları omuzlarının üstünden inip. Çadırına çekildi Elonayla zaferini kutlamak için.

"Randhall: Yine kendini çok yormuşsun bütün gün kampın çamaşırı bulaşığı derken yıpranıyorsun en azından yemek için yanına yardımcı koyalım."

"Elona: Ben hayatımdan memnunum Randhall kendinde söyledin hepimiz eşitiz benim kişisel yardımcım olsaydı haydutlukta nasıl karşılanırdı? Kamptaki diğer kadınlardan bir ayrıcalığım olursa bunu açıklayamazsın benim yüzümden yeterince başın bela da isteyeceğim en son şey isyan çıkması."

"Randhall: Beni düşünmene gerek yok aşkım liderliği bu yılda kaybetmedim şükür."

"Elona: Çok etkileyici bir konuşmaydı bende bu gün senin neyine aşık olduğumu düşünüyordum cevabını aldım galia."

"Randhall: Hmmm... Baksen neymiş peki cevap."

"Elona: Hitabet yeteğin tabii ki de yoksa köyüme saldıran bir hayduta aşık olacağım dünyada aklıma gelecek en son şeydi."

"Randhall: Gel bakalım şuraya bende senin neyine aşık oldum onu anlatırım yatakta."

Ertesi gün Gebrael haydutluktaki çardakta adamıyla oturup dün geceki seçimi tartışıyorlardı.

"Gebrael: Yahu bu adam nasıl beceriyor her yıl aklım almıyor konuşmasını tarafsız biri olarak dinleseydim ben bile ikna olmuştum!"

"Tundra Haydutu: Hahahaha patron ne adamsın ya."

"Gebrael: (Kafasına vurur) Aptal! Zaten Cinlerim tepemde turnuva veriyor bir de senin patavatsızlığını kaldıramam şuracıkta deşerim domuz gibi!"

"Tundra Haydutu: Ahhh... Kusura bakma patron beni bilirsin susamıyorum işte."

"Gebrael: Neyse ne! Kafa açma sabah sabah domuz dedim aklıma geldi midem kazındı git kilerden dünden kalan domuz pastırmasını getir plan yapmam lazım boş mideyle düşünemiyorum."

"Tundra Haydutu: Patron..."

"Gebrael: Ne var oğlum niye hala buradasın sen eceline mi susadın sabah sabah alacağım aklını kalacan elimde LAN."

"Tundra Haydutu: Kızma patron ya bir şey itiraf etmem lazım... Şey dün gece bende acıktım kilerde karşıma çıkan ilk şeyi yedim o dalgınlıkla dikkat etmedim şimdi hatırladım, Senin pastırmaydı galiba."

"Gebrael: (Sansür)...(Sansür)...(Sansür)..."

"Tundra Haydutu: Patron ne diyorsun bir şey anlamıyom?"

"Gebrael: RTÜK yakalandık iyi mi?"

"Tundra Haydutu: RTÜK ne patron?"

"Gebrael: Ne bileyim LAN birden çıktı ağzımdan neyse nerede kalmıştık gel LAN burayaaa! Yemeyimi yersin haaa!"

"Tundra Haydutu: Vurma patron ahhh... Vurma..."

Kampta bütün bunlar yaşanırken Lord Dorunun Tundra haydutları için kurduğu plan tıkır tıkır işliyordu tüm Vaegir krallığının şehirlerinde köylerinde, Tellallar 7/24 naklen yayın yapıyormuşçasına AF haberini yayıyorlardı.

"Curaw Şehiri Tellalı: Duyduk Duymadık Demeyin! Özelliklede Şehirdeki Tundra Haydutluğunun Casusları Randhallın yerini Maraşelimiz Lord Doruya söyleyenlere kendi dahil seçtiği 9 kişiye AF çıkacaktır verdikleri bilgiler doğrultusunda Randhall yakalanırsa Krallıktan kıllarına dahi zarar vermeden salınacaklardır ve çömertçe ödüllendirileceklerdir ödül 10.000 dinar! Evet ohhh yeaahh diye sesler duyuyor gibiyim yanlış duymadınız 10.000 dinar! Duyduk Duymadık Demeyin!"

"Curaw Şehrindeki Casus: Bu haberi derhal Randhall bildirmemiz gerekiyor eğer hasımlarından biri öğrenirse bu topluluğumuzun falaketi olur."

Randhall sadık olan casuslar Haydutluğun yolunu tutmuştu ne yazık ki Gebrael aralarında casusları vardı ve daha önceden tembiğlenmişlerdi eğer Randhall hakkında önemli bir bilgiyse Haydutluğa ulaşmaması gerekiyordu bu yüzden Gebrael casusları hepsini katletti bu sıralarda Tundra Haydutluğunun çeşme başında Elona çamaşır yıkıyordu.

"Elona: Siz hiç yıkanmaz mısınız? Bu kıyafetlerin hali ne böyle hem de dereye bu kadar yakınken her yer su mübarek."

"Tundralı Kadın Haydut: O sularda kolum kadar piranalar var güzelim hızlı bir ölüm aramıyorsak dereye adım atmayız."

"Elona: Peki kamptaki kadınla erkeklerin aynı çadırlarda yatmaları? Bu hiç sağlıklı gelmiyor bana."

"Tundralı Kadın Haydut: Kendi işine bak! Arada Randhall olmasa seni çoktan köpeklere yem etmiştik senin neyinden hoşlanmış anlamıyorum biz senin yaşantına burnumuzu sokmaya çalışmıyoruz, sende aynısını yap yoksa o güzel burnunu kırarım."

"Elona: Anlamak için o bitli kafanı yormana gerek yok aynaya kısa bir süre baksan görürdün sebebini."

"Tundralı Kadın Haydut: Ne diyorsun LAN sen!"

"Gebrael: Hey hey hey! Ayrılın! Ayrılın dedim! "

"Tundralı Haydut: Ahaaa kadın kavgası hahaha."

"Gebrael: Öküzün trene baktığı gibi bakacağına ayırmamda yardım etsene LAN dingil!"

"Tundralı Haydut: Tren ne patron?"

"Gebrael: Ne bileyim oğlum çok uygun bir kelime gibi geldi cuk diye de oturdu, yardım et dedim."

"Elona: Ohh... Buranın kadınları erkek gibi vuruyorlar arkadaş eski kocam bile bu kadar sert vurmuyordu sağ ol Gebrael yardımın için yoksa pestilimi çıkartırdı bu karı."

"Gebrael: Senin için yapmadım Randhall için yaptım ben buradayken sana bir şey olsa ona nasıl cevap veririm değil mi daha dikkatli ol bunlar senin tanıdığın köydeki kadınlara benzemek adamın ciğerini sökerler."

"Elona: Aman duyarlı dost ayakları yapma bana ben yemem."

"Gebrael: Bu da ne demek şimdi?"

"Elona: Şu demek senin gibililerinin ciğerini bilirim demek iki yüzlü şerefsizin tekisin demek o yanındaki yarım akıllı adamınla Randhall arkasından kuyu kazdığını biliyorum demek."

"Tundralı Haydut: Ahaha patron bana yarım akıllı dedi... Yarım akıllı...yarım akıl... Şimdi düşündümde bu iltifat değil galiba."

"Gebrael: LAN bir sus sen... Bana bak Elona mısın nesin ayağını denk al çünkü yanında Randhall olmadığı gün gelecek ve benim de yakında söyleyecek birkaç sözüm olacak sana o sözleri söylemeye başladığımda buralarda olmak istemeyeceksin bu gün söylediklerin için yakında keşke doğmasaydım diyeceksin!"

Randhall grubuyla bu sıralarda yağmadan haydutluğa dönmüştü...

"Randhall: Bu gün iyi mal kaldırdık sayım yapıldı mı?"

"Tundralı haydut: 50 fıçı bira 25 testi şarap 10 çanak tereyağı 100 tane ekmek"

"Randhall: Malları kilere yerleştirin akşam güzel bir ziyafet verelim Grup Başılığımın 4. yılı kutlama için güzel bir zaman."

"Elona: Randhall bakar mısın aşkım."

"Randhall: Neyin var huzursuz gibisin?"

"Elona: Huzursuz evet içinde bulunduğum durum için doğru kelime bu olabilir, Gebrael beni huzursuz ediyor."

"Randhall: Ne yaptı seni rahatsızmı etti?"

"Elona: Hayır ama onda beni rahatsız eden bir şeyler var sinsi bir tip arkandan işler çeviriyor diye düşünüyorum."

"Randhall: Gebrael 9 yaşından beri tanırım birlikte büyüdük inan bana çocukken en nefret ettiğim arkadaşım oydu, yani kolay sevebileceğin tiplerden değildir her zaman iyi anlaşamayız ama bu işlere birlikte başladık hayatımı onlarca kez kurtarmıştır."

"Elona: Sadece dikkatli olmanı istiyorum Grup Başılığını bu yılda sen aldığın için kıskanmış olabilir böyle tipler içindekini dışarıya yansıtmaz biriktirir ve patladığında etrafa çok zarar verirler hatta kendilerine bile, sana bir şey olmasını istemiyorum ona fazla güvenme."

"Randhall: Elona aşkım ben babama bile tam anlamıyla güvenmem zaten bu yüzden hala hayattayım ama anlıyorum seni daha çok dikkat ederim."

Haydutlukta akşam saatlerine doğru çardakta Gabreal ve yardımcısı ile günün değerlendirmesini yapıyorlar.

"Gebrael: Elona fazla hafife almışız sandığımdan çok daha zekiymiş hatta Randhall fark etmedi bunca şüpheli hareketlerimden kadın anlamış, adımlarımızı artık çok dikkatli atmalıyız ufacık bir hata yaparsak grup bizi parçalar büyük ihtimalle Elona benim hakkındaki şüpheleriyle ilgili Randhall uyaracaktır umalımda fazla kulak asıp bu işi ciddiye almaz Grup Başı Seçimleri hayal oldu grubun başına solucan gibi girmiş adam öldürseler seçmezler beni ulan hep 1-0 gerideyim bir koz geçmesi lazım Randhalldan kolay ve kestirme bir kurtuluş lazım.

"Tundralı Haydut: Patron..."

"Gebrael: Ne yapmalı etmeli ( Volta atıyor) Randhall kurtulmam lazım."

"Tundralı Haydut: Ya Patron."

"Gebrael: Ne var LAN sıçan surat!"

"Tundralı haydut: Oldumu şimdi bu laf patron kalbimi kırıyorsun bizimde bir giderimiz var."

"Gebrael: Yemin ediyorum şuraya sıçsam senden daha şekilli bir şey çıkartırım dingil!"

"Tundralı Haydut: Büyük Planımız ilgili önemli bir haber getirmiştim ama bu sıçan suratı dinlemeye bile tenezzul etmeyeceksin anlaşılan (Ağlar)"

"Gebrael: Ne haberi?"

"Tundralı Haydut: Şehirlerdeki Casuslarımızdan gelen Randhall hakkında önemli bir bilgi. (Ağlamaya devam eder)"

"Gebrael: Ağlayıp Durma LAN Karı Gibi! Söyle Artık!"

"Tundralı Haydut: Ne?"

"Gebrael: Yani demek istediğim brad pitim benim johnny deppim benim söyle yavrum söyle abine haberi."

"Tundralı Haydut: Onlar kim patron tanıdık mı?"

"Gebrael: Bu günde bana yukarından vahiymi iniyor arkadaş 11. yüzyıldayız LAN! Ne brad piti ne treni ne RTÜK adam gibi yaz şu hikayeyi yazar!"

"Tundralı Haydut: Neyse patron unutmadan söyleyeyim şu haberi. Şehirlerdeki casuslarımızın duyduklarına göre Lord Doru Randhall yerini ötene AF çıkarıyorlarmış hemide 10.000 dinar verecekler!"

"Gebrael: Ne! Ulan neden bu kadar bekledin söyleseydin ya daha önceden Gavat Randhall öğrenseydi benden önce tek fırsatımızda elimizden uçup gidecekti!"

"Tundralı Haydut: Merak etme patron Bu haberi bilen sadece bizim Casuslar diğerlinin hepsi halledildi ayriyeten sen söylersin ya Acele işe şeytan karışır bende acele etmek istemedim uygun zamanı bekledim."

"Gebrael: Onları da öldürt! İkimizden başka kimse bilmemeli çok önemli bir koz ele geçirdik başka bir şey dileşey mişim olurdu galiba. Aferin LAN, Şaşırttın beni hep böyle ol ciğerimi ye benim (Alnını öpüyor)."

"Tundralı Haydut: Güven sen bana ya abisi."

"Gebrael: Tamam Abi... Ne diyorum LAN ben ne abisi! Şimdi sabaha doğru Randhall yanına git bir yerden bilgi aldık falan de, zengin bir tüccar kervanı uydur bir şeyler haydutluktan başka türlü şüphe çekmeden ayrılamayız Lord Doru Kalesine gideceğiz ikimiz anlaştık."

"Tundralı Haydut: Anlaştık... Patron unuttum söylemeyi AF şartlarında sen dahil yanında 9 kişi daha götürebiliyormuşsun."

"Gebrael: Güzel fakat haydutluktaki adamlara güvenemeyiz Randhall ötebilirler dışarıda güvenilir birkaç arkadaşım var Randhallı günahları kadar sevmezler onlara haber uçuralım ama 10.000 dinarlık ödülden bahsetme ortak falan olmaya kalkarlar işimiz bitince onları da öldürürüz... Sıra bende Randhall senin defterini düzeceğim (Haince Güler.)"

Sabah olduğunda Gebrael, hain planlarını yürürleye sokar yardımcısı Randhall çadırına gelir.

"Tundralı Haydut: Randhall günaydın."

"Randhall: Ooo... Kimleri görüyorum, hoş geldin sebebi ziyaretin nedir?"

"Tundralı Haydut: Hiç iyi misin diye bakmaya geldim."

"Randhall: Emin misin? Şu ana kadar Gebrael söylemeden onun yanından ayrıldığını görmedim bana bir şey söylemen içinmi yolladı seni?"

"Tundralı Haydut: Heee... Şimdi hatırladım büyük bir vurgun haberi geldi, şişko bir kervan Gebrael ile birlikte gidip fazla kilolarından arındıralım diyoruz."

"Randhall: Demek öyle peki birlikte gitmemiz gerekmez mi? Kervan ne kadar büyük olursa bir o kadar da zor olur yağmalaması."

"Tundralı Haydut: Yok bunlar güvenli bir rotada gittiklerini düşündükleri için çok fazla korunaklı değilmiş halledebiliriz."

"Randhall: Pekala bakalım verdim izini rastgele."

"Elona: Ne oldu sabah sabah."

"Randhall: Gebrael vurgun haberi almışta tek başına gitmek için izin istedi."

"Elona: Kendisi neden gelme tenezzülünde bulunmamışta bu evcil hayvanını yolluyor sabahın köründe çadırımıza?"

"Randhall: Yine heyheylerin tepende anlaşılan."

"Elona: İşin içinde Gebrael varsa rahat olamam."

"Randhall: Bunu konuştuğumuzu sanıyordum Elona beni sık boğaz etme lütfen bu konuyla ilgili."

"Elona: Tamam tamam pes ediyorum bu konuyla ilgili seni bir daha rahatsız etmem."

"Randhall: Gebrael her hareketini onaylamasamda o benim kader birliği yaptığım arkadaşım ona güveniyorum söylediğin gibi biri olduğunu düşünmüyorum."

"Elona: Tamam dedim ya bana savunma şunu."

Haydutlukta bunlar yaşanırken bu sıralarda Gebrael, Lord Doru ile görüşmek için Radoghir Kalesinin yolunu tuttu.

"Tundralı Haydut: Hala Gelmedikmi."

"Gebrael: Hayır.

"Tundralı Haydut: Hala Gelmedikmi."

"Gebrael: Hayır...

"Tundralı Haydut: Hala Gelmedikmi."

"Gebrael: Hayır!

"Tundralı Haydut: Hala..."

"Gebrael: Tek kelime... Tek LANET! Olasıca kelime daha kurarsan ağzını düğümlerim!"

"Tundralı Haydut:"

"Gebrael: Radoghir kalesine yaklaşıyoruz silahlarını at arabasında bırak tehlikeli görünmemiz gerekiyor eğer niyetimizi yanlış yorumlarsalar halk önünde idam edilecek olan Randhall değil biz oluruz."

"Vaegirli Bekçi: Dur! Radoghir kalesini yaklaşıyorsunuz maksadınızı bildirin!"

"Tundralı Haydut: Hey Adamım sakin ol sinirlerine hakim bizde senin gibi insanız nedir bu düşmanlık... Hepimiz kardeşiz nedir bu kavgaaa ahhh... (Yarıda kesilir)."

"Gebrael: Sus oğlum sus... Öldürteceksin beni de, kendini de... (Boğazını temizler) Vaegir Krallığının Ulu Maraşeli Lord Doruya önemli havadislerimiz var değerli asker, izninizle onunla görüşebilir miyiz?"

"Vaegirli Bekçi: Tabii ki ekselansları isterseniz sizi omzumda kaleye kadar taşıyabilirim."

"Tundralı Haydut: İyi olur aslında yolculuk sırasında tırnağımı kırdım çok acıyor bak."

"Gebrael: O botu kaç gündür giyiyorsun... (İğrenerek konuşur) Dışkı çukuru gibi kokuyor."

"Vaegirli Bekçi: Ulan siz benimle teşekkür falan mı geçiyorsunuz dışarıdan sizin gibi kaç tane zibidi geliyor haberiniz var mı kimi akrabası olduğunu söylüyor, kimi cocuğuna hamile olduğunu her geleni alsak burası Haydutlukta farkı kalmaz basın gidin."

"Gebrael: Yok değerli efendi önemli bir bilgi taşıyoruz yoksa ulu lordumuzu sıkıcı kişisel sorunlarımız için rahatsız edecek kadar salak değiliz."

"Vaegirli Bekçi: Neymiş o değerli bilgi söyle bakalım, yalnız saçma birşeyse ikinizinde kafasını kesip şuradaki ağaca asacağım ibret olsun diye."

"Gebrael: Gerek Kalmayacak... Randhall nerede olduğunu biliyoruz."

"Vaegirli Bekçi: Demek öyle baştan söylesenize boş yere gerildik geçebilirsiniz, yalnız kale içerisinde düzeni bozan hareketlerde bulunursanız hırsızlık gibi kafanızı kesmeye hala istekli olabilirim.

"Tundralı Haydut: Sağ olun değerli efendi."

"Vaegirli Bekçi: Yemin ediyorum evladım olsan cebine eroin koyarım."

"Tundralı Haydut: Eroin ne?"

"Vaegirli Bekçi: Ne bileyim ben, fikrimi değiştirmeden geçin hadi."

Kale kapılarında yaşanan tartışmadan sonra Gebrael bekçiyi ikna etmeyi başarır Lord Dorunun Huzuruna çıkartılırlar.

"Vaegir Sözcüsü: Vaegir Krallığının Ulu Lordu orduların baş kumandanı Efendi Doru Karşınızda"

"Gebrael: Eğil oğlum lord geliyor. ( Yere eğilir)"

"Lord Doru: Size kaç kere söyledim taht odama gelirken beni anons etmeyeceksiniz diye! Böyle süslü şeylere gerek yok sizin yüzünüzden Soylular arasında dalga konusu oldum tekrarı olursa affetmem!"

"Gebrael: Kalkabilir miyiz Lordum"

"Lord Doru: Kalk oğlum kalk bende etten kemikten insanım korkman normal ama tapılası bir şey değilim... Önemli haberleriniz varmış Randhall hakkında dikkatimi çektiniz yoksa, habersizce kapıma gelen yabancıları temiz bir meydan dayağı attırırım genelde."

"Tundralı Haydut: Lordum ulu lordum sizin kahramanlıklarınız ile büyüdüm annem hep bana sizi anlatırdı sizi ailecek çok seviyoruz"

"Lord Doru: Sağ ol eksik olma."

"Tundralı Haydut: Ailecek takip ediyoruz çok seviyoruz"

"Lord Doru: Sağ ol dedik ya uzatma."

"Tundralı Haydut: Geceleri sizi düşünerek uyuyoruz."

"Lord Doru: Alık mısın oğlum sen beni niye düşünüp uyuyorsun alın bakın şunu şuradan elimde kalacak."

"Gebrael: Alık Hmm... Güzel bir isim olabilir senin adın Alık bundan sonra."

"Alık: Alık mı? Ne anlama geliyor ki."

"Gebrael: Boş ver tam sana uygun olduğunu bil yeter."

"Lord Doru: Bu gün sabrım çok az eğer sohbetimizi bu şekilde sürdürmeye devam edecekseniz, önceden söyleyin sizi dışarı attırayım."

"Gebrael: Gerek yok lordum! Maksadımız şu aldığımız duyumlara göre Randhall yerini gambazlayan haydutlara AF ve para verecekmişsiniz yalnız tebrik etmeliyim, muhteşem bir plan ben bile daha iyisi düşünemezdim işin özeti bu AF ve para ödülünden yararlanmak istiyoruz tabii ki Randhall yerini size vererek."

"Lord Doru: Bunu bekçiyede söyleyebilirdiniz ne diye beni rahatsız ediyorsunuz?"

"Gebrael: Aceleye gerek yok lordum, sizin bu ödüllerin yanında şartınız olduğunu duyduk "Vaegir topraklarından ayrılmak"."

"Lord Doru: Şartımız hakkında bir sıkıntınmı var? Eğer durum buysa buraya gelmeniz boşa tartışmaya açık bir konu değil çünkü Randhall bize verirsin, Paranı alıp Vaegir topraklarında defolup gidersin bu bile siz haşaratlar için fazla çömert bir teklif başımıza açtığınız bunca sorunlara bakacak olursak."

"Gebrael: Burada kalmayı düşünmüyoruz zaten, bizimde bir şartımız var sadece."

"Lord Doru: Neymiş o şart?"

"Gebrael: Sizin istediğiniz Randhall değil mi? Evet yerini size söylediğimizde kampımızı basacaksınız fazlasıyla hazırlıksız olacaklar bu yüzden çaba göstermeden hepsini esir alabilirsiniz. Bütün kampı kesmek yerine sadece Randhall alıp diğerlerini serbest bıraksanız bu yaşanan olaylarda hiçbirinin suçu yok onları Randhall yönlendirdi."

"Lord Doru: Haydutların marhameti olur derlerdi inanmazdım."

"Gebrael: Bunun merhametle ilgisi yok beni o grup büyüttü onlar ailem aslında neden uğraşıyorum bilmiyorum eninde sonunda ölecekler ama ecelleriyle olsun isterim benim yüzümden değil."

"Lord Doru: Peki Randhall? Senin kardeşim değil mi onun için üzülmeyecek misin?"

"Gebrael: Çoğunluğun yararı azınlıkla ters düşüyorsa bu olayda en yararlı seçimi yapıyorum demektir, Randhall boş bir hayalin peşinden grubuda sürüklüyor güzel bir hayal belki hatta uğrunda ölmeye bile değer ama aynı, inancı hiçbir zaman paylaşamadım. Ben kendi gerçeğimi kabullendim Bizler haydutuz yankesici çapulçu adını sen koy bunlardan ne fazlası ne de eksiği. Kabul ediyor musunuz etmiyor musunuz?"

"Lord Doru: Etmek istiyor olabilirim fakat onları serbest bıraktıktan sonra tekrar gidip haydutluk yapmalarına ne engel olacak? Ya da liderlerinin intikamını almalarına."

"Gebrael: Randhall onları ateşleyen tek şeydi eğer o olmazsa asla organize olamazlar, intikam olayına gelirsek, hiç kimse kaybedilmiş bir dava için çabalamaz."

"Lord Doru: Kabul Ediyorum... Fakat sözüme nasıl güveneceksin? Beni yalan söylemekten ne alıkoyabilir?"

"Gebrael: Vicdanınız."

Gebrael ile Lord Doru ortak bir noktada anlaşma sağlamış gibi görünüyorlardı, bu sıralarda Tundra Haydutluğunda her şeyden habersiz Randhall 4. yıl Grup başılığı kutlanıyordu.

"Tundralı Haydut: Randhall! Gel katıl bize ateşin başında senin kutlaman tek eğlenmeyen sensin."

"Randhall: Sağ ol kardeşim kafamı kurcalayan şeyler var siz bakın dalganıza."

"Elona: Neyin var Aşkım çok durgunsun?"

"Randhall: İçimde kötü bir his var parça parça kemiriyor resmen Gebrael, şimdiye dönmeliydi acaba kervan işi tersmi gitti?"

"Elona: Bu kadar iyimser olman delirtecek beni bu adamın sana ihanet ettiği gibi bir ihtimalde aklına gelmiyor mu be adam!"

"Randhall: Elona! Böyle konuşmaya devam edersen kalbini kırarım."

"Elona: Bağır çağır! Susmayacağım işte bu adam arkandan kuyunu kazıyor sen bunu göremeyecek kadar körsün!"

"Randhall: (Tokat atar)"

"Elona: Bana vurdun hem de o çakal için seni hiçbir zaman affetmeyeceğim hiçbir zaman! Haklı olduğumu anladığında iş işten geçecek!"

"Randhall: Böyle olmasını istememiştim özür... (Kampta bir takım olaylar olur)"

Tam bunlar yaşanırken yüzlerce adamdan oluşan elit bir Vaegir ordusu kampa doğru yaklaştığı duyulur.

"Tundralı Haydut: VAEGİRLER! GELİYOR!"

"Randhall: Ne oluyor biri bir şey söylesin!"

"Tundralı Haydut: Devasa boyutlarda bir Vaegir ordusu haydutluğa doğru geliyor!"

"Randhall: Ne kadar büyük sayı ver bana lanet olasıca!"

"Tundralı Haydut: 300 belki de 500 ne fark eder Randhall onlara karşılık verebilecek durumda değiliz işimiz bitti."

"Randhall: Anlamıyorum bu yerin haritada bile yeri yok nasıl bulmuş olabilirler elleriyle koymuş gibi!"

"Tundralı haydut: Belkide Elona haklıydı."

"Randhall: Ne geveleyip duruyorsun be adam!"

"Tundralı Haydut: Gebrael kervan avına çıktığı günün akşamında, etrafımız Vaegir ordularıyla sarılıyor bu saate kadar da geri dönmedi söylesene Randhall sen Grup başı olduğundan beri son 4 yılda hangi kervan avı bu kadar uzun sürdü! Bunlar tesadüf olamaz kanı bozuk şerefsiz onu en başında öldürmeliydik bizimle aynı davayı paylaşmadığını söylemişti onlarca kez içten içe sende bunun gerçekliğini sorguluyorsun ama kendine itiraf edemiyorsun!"

"Randhall: Haklı bile olsan şu anda yapabileceğimiz bir şey yok duruma adapte olmalıyız okçuları yüksek yerlere yerleştirin savunma ateşine tutun çocuklar gizli dağ geçitinden geçene kadar biraz vakit kazandırın."

"Tundralı Haydut: Bunun diyetini ödemeli bu yanına kar kalamaz anlıyor musun!"

"Elona: Ne oluyor Randhall kıyametmi kopuyor!"

"Randhall: Daha kötüsü Vaegirler geliyor yüzlerce çocuklarla gizli geçitten gitmelisin hemen."

"Elona: Ne! Seni yalnız bırakacağımımı sandın bende savaşıcam verin bana bir tane balta! Randhall buraya ait olduğumu söyle bana!"

"Randhall: Öylesin aşkım Sen benim tanıdığım en iyi Tundra Haydutusun, savaşamadığını düşündüğüm için değil korkum bu savaş tek taraflı olacak son adamımıza kadar bizi katledecekler geri dönüşü yok ve adamlarımı bırakıp kaçacak halimde yok!

"Elona: (Ağlar)"

"Randhall: Neden ağlıyorsun?"

"Elona: Hamileyim söylemek için doğru zamanı bekliyordum böyle bir an yaşıyacağım bu sabah uyandığımda aklımın ucundan geçmedi."

"Randhall: En azından mutlu öleceğim (Duygulanır)."

"Elona: Böyle söyleme hayattada ahirettede seninle olmak istiyorum."

"Randhall: Eğer öyle bir yer varsa seni orada bekleyeceğim aşkım ama şimdi değil yaşıyacaksın ve çocuğumuzu büyüteceksin intikamımızı o alacak!"

"Elona: Erkek gibi hissediyorum bu tahmin işlerindede hiç iyi değilimdir."

"Randhall: Erkek olursa adını Racham Koy beni bebekken bulan Tundra haydutu (Öpüşürler)."

Tundra haydutları kahramanca karşı koysalarda kısa sürede savunmaları Vaegir şovalyeleri tarafından delinir esir alınıp bağlanırlar.

"Lord Khavel (Lord Doru Kardeşi): Sonunda topraklarmızdaki hamam böceklerini ezmek için bir fırsat elimize geçti!"

"Lord Doru: Khavel buradaki yetkinin kimde olduğunu hatırlatmak isterim ben varken esirlere ne muamele edileceğini söylemek sana düşmez!"

"Lord Khavel: Özür dilerim Abi... Peki ne yapmayı düşünüyorsun bu solucanlara?"

"Lord Doru: Grubunuzdaki bir kardeşiniz bize yerinizi söyledi birçoğunuz buna ihanet gözüyle bakabilir fakat o sizler içinde AF diledi aranızda sadece Randhall idam edilecektir söz verdiğiniz taktirde diğerlerini serbest kalacak."

"Tundra Haydutları: Bizim Öyle Bir Kardeşimiz Yok! Sana Yalvaracağımıza Ölürüz!"

"Lord Khavel: Haketmeyen adamlarla kurtuluş yolu öneriyorsun bu köpek soyları Krallığımızın akbabalarılar hakettikleri gibi leşle beslenmek yerine bizim değerli ticaretimizede el sürmeye cüret ettiler son 4 yılda yüz binlerce dinar ve ihtibar kaybettik. Ölüm en iyi cezadır!"

"Lord Doru: Ağzını esirlerle ilgili tekrar açarsan buna pişman olursun khavel haddini aştın artık!"

"Lord Khavel: Yeter! Bu anı yıllardır bekledim durdum esirler falan hepsi bahane bu orduyu seni devirmek için topladım abi!"

"Lord Doru: Abi deme bana! Madem bu kadar benden nefret ediyorsun onurulunla karşıma çıkıp düello teklif etseydin ölümüne erkek erkeğe böyle entirikalara ne gerek vardı!"

"Lord Khavel: Ben senin hep gölgen oldum! Ne zaman bir şey yapsam bana hep seni örnek gösterirlerdi sen olmasaydın maraşel ben olacaktım 50 yılımı senin yüzünden bir hiç uğruna geçirdim ama artık yok ders verme sırası bende abi bu gece bu soktuğumun dağında son veriyoruz sayıca senden üstünüz doğru teslim olursan acısız hızlı bir ölüm verebilirim karşılık verirsen canını yavaş yavaş alırım elinden!"

"Lord Doru: Teslim olmam gibi bir ihtimali düşünerek bu işe kalkıştıysan Beni hiç tanıyamamışsın Khavel saldırın!"

O gece Tundra Haydutluğundan kimse sağ çıkamadı Lord Khavel Abisi Lord Doru için, kurduğu komplo bir bakıma planladığı gibi gitmiş olsa da kendisininde ölümüne neden oldu Vaegir Krallığının en kanlı dönemine nokta koydular. Randhall ölmeden önce Elonoya tembiğ ettiği gibi Gizli dağ geçitlerinden çocuklarla kaçtılar tüm bu keşmekeş yaşanırken daha annemin karnında 1 haftalıktım her şeyden habersiz.

Annem bu olaylardan sonra küçük bir Vaegir köyünde sil baştan bir hayat kurmak istedi maalesef orada da talihsizlikler yakamızı bırakmadı Çöl Yılanları adında Sarranidli köle taciri çetesi tarafından köy yağmalandı ve annem esirler arasındaydı daha sonra Sarranidli bir sultana cariye olarak satıldı fakat hamile olduğunu bilmiyorlardı öğrendiklerinde annemi kaleden kovdular aç ve sefil kendi derdi yetmiyor bir de beni taşıyarak şehir sokaklarında birkaç gün geçirdikten sonra Sarranidli bir tüccar tarafından fark edildi.

Al-Rahim. Annemi yanına alıp 3. karısı olmasını istedi, Fakat hiçbir zaman hoş karşılanmadık evin kendi çocukları vardı annemi hor görüp eziyet ediyorlardı Al-Rahim bunu fark etti ve bizi şu anda adını bile, hatırlayamadığım küçük bir yere yerleştirdi işte orada doğdum, gençliğimde Sapan ve mızrakla avlanmayı öğrendim. 10 yaşına kadar orada hayatımızı sürdürdük.

Al-Rahim bu süre zarfında her hafta ziyaretimize geliyordu. Öz babamı hakkındaki hikayeler dışında hiç tanımadım fakat 2. baba figürü seçecek olsaydım o Al-Rahim olurdu bize karşı çok iyiydi hem mecbur olmadığı halde annemi ince hastalıktan kaybettikten sonra beni yanına aldı ve Sultan Hakimin ordusunun yanına verdi fakat ordu yaşantısı bana göre değildi ne de olsa babamın oğluyum 15 yaşıma geldiğimde ordudan kaçtım kendi özgürlüğümü istiyordum.

Çöldeki hayat basit ve sert şartlardaydı beni tatmin etmiyordu Kalradyayı o kocaman dünyayı görmek tecrübe etmek istiyordum Reşit olana kadar orada burada ufak işlerde çalıştım hammallık yaptım, hırsızlık paralı askerlik Benim adam Racham, şu anda 26 yaşındayım artık Kalradya da hakettiğim yeri ve intikamımı almak için hazırım.

Kalradya topraklarındaki en azılı haydutun oğlu olmak zor olsa da başımın çaresine bakmayı iyi öğrendim. Vaegirli bir aileden gelmeme rağmen bir çöl savaşçısı gibi büyüdüm yaşım Kemal'e erdiğinden beri kılıç ve yay kullanmakta usta sayılabilecek kadar tekniğimi geliştirdim. Gittiğim her yerde tehditkar görünüşüm ve tez canlı hareketlerimden dolayı dikkatleri üzerime toplardım bu halimin avantajları olsa da dezavantajları da vardı.

Sıradan halk bana karşı hep mesafeli ve dikkatli davranırlardı. Muhtemelen haydut ya da at hırsız olduğumu düşünüyorlardır onları suçlayamam fakat görünüşümü de değiştiremezdim. Çocukluğumda büyüdüğüm zaman maceraperest bir savaşçı olduğumu hayal ederdim Kalradya da sıfırdan başlayıp adımı tarihe yazdıracaktım son 10 yılda fazlasıyla maceralı bir hayat geçirsem de çocukken hayal ettiğim kadar eğlenceli olmuyordu çoğu zaman yaşadığım en büyük sorunlardan biri düzenli ve parası iyi bir iş bulmak oluyordu.

Pazarda marul sattım, silahçıda kollarım kopana kadar kılıç biledim hanlarda kitap sattım hammallık yaptım kale inşaatlarında çalıştım hırsızlık yankesicilik gibi gurur duymadığım kirli işlerde dahil... Hepsi hayat tecrübesiydi ama hiçbiri bana göre değildi ben savaşçıyım bana öldürülebilecek bir şey göster! İyi olduğum ve bildiğim tek şey bu çeliğimi savaşta deneyebileceğim bir iş bulmam gerekiyordu.

Paralı askerlik dediğinizi duyar gibiyim yaşayıp yaşamadığınız önemsenmediği haftalık 20-30 dinara çalışmak sandığınız gibi prestijli bir iş değil emin olun hayır paralı askerlik bana göre değildi önemsemediğim bir krallığın önemsemediğim davası uğrunda canımı vermek gibi bir niyetim yoktu. Bazen düşünüyorum ben doğmadan önce gizli bir güç kaderimi şekillendirmiş gibiydi, hiç seçme şansım olmadı 1 haftalıkken babamı 10 yaşındayken anamı kaybettim ama hayat devam ediyor değil mi? Bir yolunu bulup bende ona ayak uydurmalıyım.

Bu uçsuz bucaksız acımasız dünyada Sanders ve Dee olmasaydı ne yapardım bilemiyorum. Sultan Hakimin ordusundan firar ettikten sonra işler umduğumdan kötü gitti Asker kaçağı olarak başıma ödül koyulmuştu kelle avcılarıyla uzun zaman kedi ile fare oynadık tabii fare bendim. Baktım kaçmak bir şeyi değiştirmeyecek başımdaki ödülde sürekli artıyor çöl yılanları çetesine katılmaya karar verdim kafa avcılarından kurtulmak ve izimi kaybettirmenin tek yoluydu.

Sanders ve Dee ile ilk orada karşılaşmıştık ve yanlış anlamayın normal bir lordun yanına paralı asker gibi girebileceğiniz grup değildir çöl yılanları kendimizi kabul ettirene kadar aylarca çeşitli bazı yorucu testlerden geçirildik şayet başarısız olsaydık şu anda bu günlüğü yazıyor olamazdım. Birkaç yıl içinde kelleme konulan ödül unutuldu ve fırsattan istifade çeteden kendi yolumuzu çizmek için ayrıldık o günden beri yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez.

Benden 4 yaş büyüktür karakterini yorumlarsam, asabi, ikna edici, benmerkezci, açıksözlü, karizmatik ve hırslıdır fazla mı detay verdim... Sizi sıkmıyorumdur umarım. Zorluklar karşısında sağlam durur eğer aklına bir şey koyduysa hedeflerine ulaşabilmek için her şeyi yapabilir. Hikayesi, Yıllar önce Köyünün başındaki Svadyalı bir yerel lord tarafından yönetilen küçük bir toplulukta dünyaya gelmiş neredeyse yürümeyi öğrendiği zamanlardan beri çalışıyormuş yaşıtları oyun oynarken o tarlalarda lahana topluyormuş.

O zamanlar şaşıtıcı şekilde yaşantısından mutlu olduğunu söylüyor her şey nordların Svadya ile girdikleri savaştan sonra kötü gitmeye başlamış eli silah tutan herkes istekleri dışında orduya alınıyormuş. Bir gün babasını da götürmüşler günler haftaları aylar yılları kovalamış fakat hiçbir zaman geri dönmemiş ardından annesini de veremden kaybetmiş.

Şimdi fark ettim de ne kadar çok ortak noktamız varmış nerede kaldım hah! Annesini de kaybettikten sonra En yakın şehirdeki yetimhaneye verilmiş fakat her fırsatta kaçmış gençliğini sokaklarda hayatta kalmak için ne gerekiyorsa yapmış ekmek parası için dilencilik, hırsızlık ve diğer zalim işlerde onu yakalamaya çalışan insanlardan kaçarak geçirmiş. Çöl yılanlarına ise nasıl bulaştığını bilmiyorum sorduğumda kendi isteğimle katıldım demişti... Aslında asabi olması normal böyle bir hayattan sonra.

Aynı yaştayız ve Sander'ın aksine neşeli, iyimser fazlasıyla sosyal ve keyif düşkünüdür bir dakikası, bir dakikasını tutmaz tahmin edilemez ve düşüncesiz hareketleri yüzünden tanıştığımızdan beri birlikte gittiğimiz yerlerde genellikle bir kezde olsa dayak yeriz. Hikayesi. Küçükken babası varlıklı rodoklu bir tüccarmış.

Fakat işinin büyümesini kıskanan birçok hasmı varmış. Hasımlarıyla girdiği amansız rekabetten sonra fakirliğe boğulmuşlar. Babası şehirde 5-10 dinara domuz kasaplığı yaparak evini geçindirecek kadar çaresiz kalmış ( Ne oldum dememeli Ne olacağım Demeli) kısa bir zaman sonra babası cinnet geçirip önce karısını sonra kendini domuz kestiği satırla öldürmüş.

Dee bütün bunlar yaşanırken 5-6 yaşlarında olduğunu söylüyor hayal meyal hatırlıyormuş babasının son anlarını gerçekten çok üzücü. Ortada kalan Dee Jelkale şehrindeki yetimhaneye yerleştirilmiş oradan 13 yaşına geldiğinde bir arkadaşıyla kaçmış, tahmin edeceksiniz işin sonu hiç iyi bitmemiş daha şehir kapılarından çıkıp 100 metre gitmişler ki çapulcular tarafından etrafları sarılmış birkaç yıl aralarında yaşamışlar daha sonra Çöl yılanlarına köle olarak satılmışlar. Bu kadar kötü bir yaşamdan sonra hala bir insan gülebiliyorsa taktir edilesi biridir bana göre.

14 Haziran 1257 - Veluca Şehri.

"Sanders: Hancı, bize en iyi birandan getir."

"Dee: Mümkünse masamıza birkaç tanede haspa yollar mısınız teşekkürler. (Güler)"

"Racham: Beş dakikada olsa kadınlardan bahsetmeyi kesemez misin?"

"Dee: Sorun nedir Rac? Canını sıkan bir şey mi var?"

"Racham: Canımı sıkan bir şey var evet! Burada kolay yoldan köşeyi dönmenin yollarını bulmaya çalışıyoruz! Ve hiç yardımcı olmuyorsun düşündüğün tek şey uçkurunun bağı!"

"Dee: Lanet olsun asıl sen 5 dakikada olsa sorunlarımızdan bahsetmeyi kesemez misin? Unut gitsin, özür dilerim dostum kısa bir sürede olsa eğlenmeye çalıştığım için sorunlarımızı unutmaya çalıştığım için özürdilerim oldu mu rahatladın mı!"

"Racham: Sanders, arka çıkmayacak mısın bana? Sorumsuzca hareketleri başımıza bela getiriyor!"

"Sanders: Sakin olun birbirinizi yemenizde yardımcı olmuyor."

"Dee: Tamam ciddi olalım, ne gibi önerileriniz var "kolay yoldan zengin olmak için" fark ettiniz mi bilemiyorum ama bizler hırsısız."

"Sanders: Günümüzün hırsızlarının sorunu nedir biliyor musun?"

"Dee: Neymiş?"

"Sanders: Teknik eksikliği, hırsızlar arasında onur olmadığını biliyorum, ne geçmişte oldu ne de gelecekte olacak ama eskiden biraz, gurur, beceri ve yaratıcılık olurdu. Bu bizi umutsuz adamlar yapıyor."

"Dee: (Masaya elindeki kupayı sertçe bırakıp) Ne demeye çalışıyorsun Sanders?"

"Sanders: Hedefimiz ile aramızda Muhafız gördüğümüzde ne yapıyoruz?"

"Dee: Sırtından bıçaklarım, ne yapmamızı tercih ederdin? Sohbet mi edelim?"

"Sanders: Heves çok, bilgi az."

"Racham: Daha iyi bir yolumu var bu işin?"

"Sanders: Sıradan hırsızlar hançeri düşmanının sırtına saplar. Bu rakibi öldürebilir ama ona çığlık atma ve saldırı sırasında kanını üzerinize bulaştırma fırsatı verir, düşünsenize kendinizi kanla kaplı giysilerle sokakta dolaşırken bu dikkat çekici olmaz mıydı? Daha iyi bir tekniği var boyun keserek infaz etme muhafızı sessizce öldürür ve katiline kan bulaştıramaz. Bir eve gizlice girdiğimizi far zedelim kurbanı uyurken yakaladın bu harika bir fırsat olur. Baş parmağın ile kurbanın çenesinin altına gelecek şekilde ağzını kapatırsın diğer elini de boğazını kesmek için kullanırsın. Başı hızlı bir hamleyle çevirerek akan kanı kendinden uzaklaştırırsın bu noktada hızlı olunmalıdır eğer kafayı zamanında çeviremezsen üzerinize kan bulaşabilir. Bunları yapabileceğinizden emin olamıyorsanız, kurbanı boğarak öldürürsünüz. Ben çocukken şehirde ufak bir çeteye katılmıştım 10-15 kişiden oluşan kendilerine 'Gelincikler' diye adlandırırlardı şu anda ne alemdeler bilemeyeceğim oradaki hırsızlardan öğrendiğim bir teknik. Arkadan Kurbanın boğazını sıkarken yüzünü de bir duvara sertçe vur. Kurban bu şekilde geçirdiği şokla bilincini kaybeder sen de bu sırada arkadan sıkıca tutarken boğazını kesersin ve kan senden uzakta, önden akar. Bu teknik ile de kıyafetlerinizi kana bulama ihtimaliniz yok olur. Elbette bütün bu tekniklere vakıf olsanız da bazı önlemler almadan birilerinin boğazını kesmeye koşturmanızın da mantığı olmaz. Boyun kesen en iyi hırsızlar genellikle hançerlerinin arka tarafına bir parça kumaş sararlar bu bilek ve ellerinize kan bulaşmasını da engel olur. Tabii ki karşılaştığınız her muhafızında boynunu kesmek söylediğim kadar kolay ve pratik gelmeyebilir. Hedefiniz ile aranızda birden fazla muhafız varsa, kurbanların başına boş bir tahıl çuvalı geçirip, sıkarsanız rakibinizin size karşılık vermesine engel olursunuz ve öldürücü darbeler indirmeyi de düşünebilirsiniz seçim sizin."

"Dee: (Uyukluyor)... (Esner Gözleri Aralanır)... Kusura bakma içim geçmiş nerede kaldık "Sıradan hırsızlar hançeri düşmanının sırtına saplar falan diyordun."

"Sanders: Ahhhh..."

"Dee: Ne? Bittimi yoksa?"

"Racham: Güzel teknikler ancak hayatımı sonsuza kadar hırsızlık yaparak geçirmeyide düşünmüyorum Sanders."

"Sanders: Emin ol Racham, başka şansım olsaydı bende bu işe bulaşmazdım ama hayat işte herkesin oynaması gereken bir rol var."

"Dee: Onu bunu bilmem de öğlene doğru şehirde ziyafet var lordun onuruna bir turnuva düzenleniyormuş."

"Racham: Yani? Bu bizi neden ilgilendirsin."

"Dee: Kafana saksı falan mı düştü senin? Meteliğe ok atıyoruz, turnuvayı kazanana 1000 dinar ödül ve ziyafete konuk olarak katılma şansı veriliyor ama tabii bu bizi neden ilgilendirsin ki?"

"Racham: Çok meraklıysan sen katılırsın."

"Dee: Yapabilsem yapardım dostum ayrıca, aramızda savaş muharebeleri görmüş tek adam sensin, Çepçilik, kilit açma ve sinsilik mi bu işlerde iyiyimdir lakin dövüş becerilerimin ne kadar kötü olduğunu söylememe gerek yoktur."

"Sanders: Dee, tamamiyle haksız sayılmaz."

"Racham: Sen yapma bari Sanders, paralı askerlik yaptığım zamanlarda doğrudur savaşlara katılmışlığım var ancak ikisi farklı şeyler katılmayı düşünsem bile onlarca tecrübeli şovalyenin arasından sıyrılıp birinci olabilme ihtimalim nedir?"

"Sanders: Yapacak daha iyi bir işin mi var? Denemek zorundasın Tüccar Locasından aldığımız kredinin son ödeme tarihi geçeli 1 hafta oluyor, yakında peşimize adamlarını takacaklardır kazanabilirsen hem itibarın artacak hem de borcumuzu ödeyebileceğiz her zaman birbirimize olan sorumluluklarımızdan bahsedersin kendin için ve bizim için katılmalısın."

"Racham: Pekala tamam... Adımı yazdırmak için arenaya giderim ama çok fazla umut bağlamayın derim."

"Dee: Sen kendine güven dostum biz başarabileceğine inanıyoruz."

Bir anda kendimi, büyük turnuvaya kayıt yaptırtmak için arenada sıra beklerken buldum. Bu çılgınca fikri nasıl kabul ettim hala anlamıyorum Rodok Krallığının büyük şovalyeleriyle karşılaşacak olmamın stresi üstüne bir de Sanders söylediklerini düşünüyordum. Soyluların lanet olası ziyafeti umrumda değildi kazanacağım itibarda ama ödül parası işimize yarayabilirdi birkaç ay önce Şehirdeki "Tüccar Locası" daha doğrusu tefecilerden aldığımız 2000 dinarlık borcun haftalık taksitini ödeyememiştik üzerine binecek olan faiz yetmiyormuş gibi ensemizde adamlarının nefesini hissediyor gibiydim üzerine düşündükçe bu turnuvanın kazananı olmamın bizim için ne kadar fazla önem arz ettiğini daha da iyi anladım bu da beni motive etmek yerine, omuzlarımdaki yükü daha da arttırıyordu. Kendime güvenmiyor değildim yıllarca savaş sanatlarıyla ilgili yol gösterenim olmadan kendi kendimi yetiştirdim. Kaybetmek bir seçenek değildi hissedebiliyordum bu turnuva hayatımda büyük bir rol oynayacaktı belki de bu sefil hayattan bir çıkış kapısıydı ben ve arkadaşlarım için.

"Tellal: Duyduk Duymadık Demeyin kendinize güveniyorsanız bu gün düzenlenen turnuva listesine adınızı yazdırabilirsiniz! Turnuvanın birincisi belki de siz olabilirsiniz ve 1000 dinarlık ödülü alabilirsiniz her şeyden önemlisi Kaledeki ziyafete onur konuğu olarak katılabilirsiniz! Duyduk Duymadık Demeyin!"

"Turnuvacı Başı: Herkes tek sıraya geçsin bakalım, kaynak atanı görürsem turnuvaya adınızı yazdırmayı unutabilirsiniz!"

"Racham: Adım Racham turnuvaya yazılmak istiyorum."

"Turnuvacı Başı: İlk seferin mi?"

"Racham: Ne demek istiyorsun?"

"Turnuvacı Başı: Turnuvalar öncesi savaşçılar şehirlerdeki arenalarda antrenman yaparlar 30 yıldır bu işteyim seni ilk defa görüyorum."

"Racham: Arena sadece bunun gibi büyük şölenlerde açık olmuyor mu?"

"Turnuvacı Başı: Anlaşılan buraların yabancısısın arena her zaman açıktır genç adam hatta her gün dövüşler olur.

"Racham: Kılıç dövüşleri mi? Ödül falan oluyor mu?"

"Turnuvacı Başı: Varlıklı şehirliler bu gibi müsabakalarda başarı gösteren dövüşçüleri ödüllendirirler. Fakat gerçek ödül bir ziyafet sırasında verilen turnuvalarda olur. Soylular, Şehir halkı ve çevre köylerden insanlar buraya akın ederler kalabalık heyacandan çıldırır. Görülmeye değer bir manzaradır.

"Racham: Turnuvada nasıl silahlar kullanılıyor peki?"

"Turnuvacı Başı: Benim zamanımda yapılan turnuvalarda keskin olmayan paslı kör kılıçlar kullanılırdı, kısa zaman sonra bu kılıçlar yüzünden birçok insan hayatını kaybetti ya da sakat kaldı hekimlerin araştırmaları sonucunda ölümlerin kangrenden olduğu ortaya çıktı. Daha güvenli olan Talim kılıcını icaat ettiler tahtadandır öldürmez bayıltma hasarını saymazsak."

"Racham: Bayıltma hasarı?"

"Turnuvacı Başı: Bir silahın verebileceği üç çeşit hasar vardır, kesme, Del'me, bayıltma, balta ve kılıç gibi silahlar kesme hasarı verir. Mızrak veya kargıda Delici hasar verir, ki zırhlara karşı kesici hasardan daha etkilidir. Son olarak bayıltma hasarı metal olmayan silahlar ile verilir, kısaca özetlersek rakibin yere canlı bir şekilde serilmesini sağlar. Bazı silahlar ise kullanış biçimlerine göre de farklı şekilde hasar verirler. Örneğin bir kılıç rakibe doğru savrulursa kesici batırılırsa bölgeye delici hasar uygular.

"Racham: Teşekkürler son derece yararlı bilgiler."

"Turnuvacı başı: Turnuva seni bekler iyi şanslar ihtiyacın olacak."

Adımı listeye yazdırttıktan sonra diğer dövüşçülerle birlikte ilk raundun başlamasını beklemek için arenanın alt katındaki odalara çekildik."

"Kiralık Kılıç: Turnuvada bir kadın ha? İlginç."

"Zerina: Beni bir kadın olarak görmemeye ne dersin?"

"Kiralık Kılıç: Hey güzelim turnuva öncesi biraz yiyişmeye ne dersin."

"Zerina: (Yumruk atar)"

"Kiralık Kılıç: (Eliyle burnunu tutar) Çılgın sürtük! Burnumu kırdın!"

"Zerina: Kafanıda kırmamı istemiyorsan uza."

"Racham: Uhhh... Sana bulaşanın vay haline yanlış anlamazsan gerçekten merak ettim dövüş turnuvasında bir kadının ne işi olabilir."

"Zerina: Ben buradaki erkeklerin hepsine beş çekerim sen ne diyorsun be..."

"Racham: Sakin ol seni kızdırmak istemem isteyeceğim en son şey turnuva öncesi dayak yemek. Adama biraz fazla sert davranmadın mı? Sonuçta senin savaşçı olabileceğini düşünememiştir."

"Zerina: Hayvanın tekiydi, öte yandan sen fazlasıyla tatlısın yiyişme teklifi senden gelseydi bu kadar sert olmayabilirdim."

"Racham: Şey... (Utanır)"

"Kradus: Hahahaha... Zerina rahat bırak çocuğu, görmüyor musun kıpkırmızı oldu."

"Racham: Sende kimsin be adam? Hem nerem çocuk kör müsün eşek kadar adamım!"

"Kradus: Atarlıyızda bakıyorum buralarda yenisin galiba."

"Racham: Yeni olduğumu nasıl anladın?"

"Kradus: Öncelikle beni tanımıyor olmandan."

"Racham: Ünlü falan mısın?"

"Zerina: Turnuva işleriyle birazcık haşır neşir olan herkes Kradus tanır dünyaca ünlü şampiyonların şampiyonu blah... Blah... Blahh."

"Kradus: En tepeye bir kere vardın mı seni yenecek başka birinin gelmesini oturup beklemekten başka yapacak bir şeyin olmuyor. Ben de uzun yıllardır zirvede oturmuş bekliyorum."

"Racham: Kaç yıldır turnuvalarda dövüşüyorsun peki?"

"Kradus: Artık Umursamadığım kadar uzun yıllar önce arena sadece çöplük iken, ben şampiyondum be! Ne ziyandır ki, birkaç yaşlı zavallı attan başka izleyici yoktu o zamanlar (İç çeker) eski güzel günler. Gençliğinin kıymetini bil evlat."

"Racham: Dövüşlerinde hangi tekniği kullanıyorsun?"

"Kradus: Belirli bir dövüş tekniğinin esiri değilimdir hemen hemen her silahı elime almışlığım var tek elli, çift elli, kalkanlı, kalkansız dövüş ve uzak mesafeli silahlardada iyiyimdir tabii favorim kargıdır. Kargı bütünüyle hücuma yönelik bir silahtır. Kargı ile rakibin saldırılarını bloklayamazsın ancak, doğru ellerde olduğunda karşındaki saldırma fırsatı bile bulamaz. Öyle güçlü ve durdurulamazdır ki, Rakibin isterse en ağır zırhıda giyse deler geçer. Bir şimşek gibi nereden geldiğini anlamaz Doğuda demişlerki 'Kargı silahların şahıdır' şahbaz eder adamı! Kargıyı kullanmanın en iyi yöntemi at sırtında dörtnala taarruza kalkmışken, koltuğunun altında sıkıştırmaktır. At hızlandıkça, güç kargının ucunda birikir. Böylesi bir saldırıyı rakip savuşturamaz ne kalkanla ne de kılıçla tek yapabileceği yana kaçmak ve rakibin ıskalamasını ummaktır."

"Racham: Teşekkürler Kradus bu gün sende dövüşecek misin peki?"

"Kradus: Lafı bile olmaz, artık benden geçti senin gibi gençlere eğitmenlik yaparak geçiriyorum son günlerimi bu tarz büyük turnuvalarada hatırlanırsam onur.
Konuğu olarak çağrılırım ara sıra."

"Racham: Eminim bu yaşlı kemiklerde hala hayat vardır."

"Kradus: Bunu söylediğin için çok kibarsın, yeterince yaşadım ve en önemliside hayattaki hedeflerimi gerçekleştirdim geriye dönüp baktığımda yapamadığım için.
Pişman olduğum bir şey görmüyorum."

"Racham: Şurada ayakta duran çam yarmasıda kim?"

"Zerina: O mu? Dranton."

"Racham: Kimdir neyin nesidir?"

"Kradus: Dranton demek bela demektir ona sakın bulaşma."

"Zerina: Handa otururken sırf bir adamın tipini beğenmediği için neredeyse öldürüyormuş bu haydutu turnuvalara bile neden aldıklarını anlamıyorum adam yürüyen.
Bir kazık çakıcı tabii ki dövüş becerilerini yatsıyamam ama biz bu işi spor olsun diye yapıyoruz o öldürmek için."

"Racham: O zaman asıl kendini boğazlaması gerekiyor hayatımda bu kadar şekilsiz bir tip görmedim."

"Dranton: Hey! Sen cüce banamı bakıyorsun?"

"Racham: Kafamı nereye çevirirsem çevireyim ister istemez görüş alanıma girdiğin için sanada bakmış oluyorum galiba."

"Dranton: Senin gibi süt çocuklarını kahvaltıda yiyorum ben seni de yememi istemiyorsan buradan hemen gidersin."

"Racham: Vücudunda bana yer olduğunu sanmıyorum boğazında kalabilirim."

"Kradus: Hey! İkinizede temiz bir dayak atmamı istemiyorsanız hemen ayrılın! Bir sorununuzmu var? Arenada çözün!"

"Dranton: Kradusa burada olduğu için dua et arenada görüşürüz süt çocuğu."

"Zerina: Şimdiden kolay gelsin."

"Kradus: Ona bulaşmaman konusunda uyarırken ciddiydim! Turnuvada ekstradan dikkatli olman gerekecek."

Ben ve şom ağzım, turnuvada karşılaşacağım onca adam yetmiyormuş gibi aralarından en deli olanınıda kendime düşman ettim. Fakat hayatım boyunca da bu tarz belalı tiplere kendimi ezdirmemem gerektiğini de öğrendim yanlışmı yaptım yoksa doğru mu bilemiyorum artık bir önemide yok açılış konuşmasından sonra arena sahasına açılan kapı yavaş yavaş aralandı. Sahada 4 gruba ayrıldık kırmızı, mavi, yeşil, sarı her raund takımlar ve dövüşçülerin silahları rastgele oluşturuluyordu.

Altıma at ve elimede kargı verildi bu silahın yabancısıydım nasıl kullanıldığını bilmiyordum gruplandırmalarda bittikten sonra dövüş başlatıldı kırmızı takımdaydım dövüşçüler birbirlerine girdiğinde, grubumdan ayrılarak arenada gözüme çarpan ufak bir tepenin üstündeki ağacın yanına çekildim bu hem oklardan korunmamı sağlayacaktı hem de kargılı dövüşçülerin saldırılarından belki de birlikte hareket etmeliydim fakat tanımadığım adamlara hayatımı teslim etmemeyi paralı askerlik günlerimde öğrendim aynı gruplarda olsalarda dövüşçüler fazlasıyla bireysel hareket ediyorlardı kimsenin kimseden haberi yoktu.

Tepeden arenayı gözetliyordum kolay bir av bekleyen yırtıcı gibiydim sonunda sarı takımdan bir dövüşçünün dikkatini çektim çift elli kılıç kullanıyordu ve ATI'da yoktu üzerime doğru koştuğu sırada elim ayağım birbirine girdi kargı ile ne yapmam gerektiğini düşünüyordumki Kradus söyledikleri aklıma geldi koltuğumun altına kargıyı sıkıştırdım ve atımla birlikte tepeden aşağa doğru taarruza kalktım heyacanlıydım eğer kargıyı doğru bir şekilde koltuğumun altına yerleştirmediysem çarpışma omzumu çıkartabilirdi fakat iyi bir dinleyici olduğum için Kradus söylediklerini bütünüyle hafızamdaydı ilk rakibimi kolayca indirdim.

İlk raund şaşırtıcı şekilde kazasız belasız atlatmıştım ikinci raund elime aşina olduğum tek elli kılıç ile kalkan verildi ve mavi takımdaydım dövüş başladığında grubumla birlikte kalkan duvarı oluşturduk arkamızda okçular önümüzdede çift elli kılıç kullanan dövüşçüler ile rakip takımların üstüne doğru yürüdük takım oyunumuz izleyiciler tarafından alkış almıştı arenadaki en organize hareket eden takım bizdik ikinci raund devrilmeden tamamladım. Üçüncü raund bir takım azaldı artık arenada daha az adam vardı kazanma ihtimalimin arttığını hissediyordum bu da beni motive ediyordu elime çift elli kılıç verildi ve sarı takımda başladım sahada gözüm Dranton arıyordu çok dikkatli olmalıydım hiç beklemediğim bir yerden saldırısı gelebilirdi.

Birkaç kişiyle kapışıp galip ayrıldığım sırada arkamdan 'Hey Süt Çocuğu' diye bir ses duydum arkamı dönmem ile devrilmem bir oldu Drantondan başkası değildi kargısıyla beni bayıltmıştı elimden bir şey gelmezdi gözümü açtığımda hayal kırıklığı ve yediğim kargının acısıyla arenada tam ayrılacaktımki Turnuvacı Başı beni durdurdu yere serilmeden önceki performansımdan seyirci memnun kaldığı için bir şans daha vereceğini söyledi şaşkınlığımı üzerimden attıktan sonra 4. raund için hazırlandım. Sahada sadece iki takım kalmıştı şans mıdır talihsizlikmi bilemeyeceğim Dranton ile aynı takıma girmiştik.

Beni gördüğünde yüzünün ifadesi paha biçilemezdi aynı renkleri giydiğimiz için bana saldırması turnuvadan diskalifiye olması anlamına geliyordu birlikte omuz omuza savaşmak zorunda kaldık. Dranton turnuvadaki üstün başarısından dolayı direk 6. raunddaki son dövüşe kadar taşıdı kendini onunla aramda 1 raund vardı. Beşinci raund bireysel dövüştü 10 kişiydik aramızda ayakta kalacak son kişi 6. raundda Drantona karşı dövüşecekti artık silah seçme serbestti.

Bende uzmanı olduğum yay ve kılıç elime aldım altımada at, Yayımla birlikte yayan dövüşen rakiplerimi birbir vurdum, Kılıcımla da atlı rakiplerime indirdim ilk raundlardada silah seçme serbest olsaydı belki de bu kadar zorlanmayabilirdim. Son dövüşe kendimi taşıyabilmiştim ödül ile aramda Draton gibi bir pislik yığını duruyordu hayatımın en zor dövüşü olacaktı şüphesiz. Elinde 2 metre boyundaki devasa kılıcıyla ve yüzündeki sanki kazanacağını biliyormuş gibi bir ifadeyle arenada beni karşıladı.

Elime kargı ve kılıç ile kalkan aldım kendinden o kadar emindiki altına at bile almamış bu da beni gerçekten korkutuyordu. Dövüş başladığında kargıyı koltuğumun altına sıkıştırıp son sürat atımla birlikte üzerine taarruza geçtim Drantonun bile böyle bir saldırıdan kurtulamayacağını düşündüm ancak onu hafife almışım elindeki devasa kılıçla ATI'mın ön ayaklarına doğru hızlı bir hamle savurup bizi yere düşürdü yerdeyken kılıcını havaya kaldırıp üzerime doğru savurduğunda kalkanım ile kendimi son anda korudum kalkan ikiye ayrılmıştı saldırıların ardı arkası kesilmiyordu yerde bir oraya bir buraya yuvarlanarak kaçınmaya çalışıyordum.

Ayağa kalkıp kılıcımla karşılık vermeye çalıştım ne demişler 'En iyi Savunma Saldırıdır' ancak iri olduğu kadar da çevikti bütün saldırılarımdan sıyrıldı. Kılıcımıda bir darbe ile savurup elimden attı suratıma yumruk atıp yere düşürdü beni son darbenin gelmesini beklemekten başka yababileceğim bir şey kalmamıştı tek üzüntüm arkadaşlarımın hayal kırıklığına uğramaları olacaktı kazanmışçasına seyircilere şov yaptıktan sonra bana doğru yaklaştı 'Ben Kalradyanın En iyi Dövüşçüsüyüm!' diye haykırdıktan sonra kılıcını bana doğru savurduğu sırada ayağımla hayalarına doğru istemsizce tekme attım.

O acıyla dizlerinin üstüne çöktü ve kılıcını yere düşürdü kılıca doğru yerde yuvarlandım ve elime alıp kaldırdım şu ana kadar taşıdığım en ağır kılıçtı en az 50 kiloydu şerefsiz kendine özel talim kılıcı bile yaptırtmış dizlerinin üstünde hayalarını tutmuş acıyla inlerken ensesine kılıcı geçirip bayılttım. Seyirciler çıldırmışçasına bağırıp zaferini kutluyorlardı Kalradyanın en iyi dövüşçüsünü yenmiştim gördüklerim rüya gibiydi ellerimi havaya kaldırıp onlara ortak olup zaferini kutladım. Tam bu anlarda Dranton uyanıp ayağa kalktı botuna gizlediği hançeri çıkarıp üzerime doğru koşup bana saplamaya çalıştı hızlı bir hamleyle elini tutup çevirdim arkasına geçip elini gırtlağına dayadım ve bir kulaktan diğerine kestim turnuvada gerçek silah kesinlikle yasaktı diskalifiye nedeniydi bu yüzden onu öldürmemi nefsi müdafa olarak kabul ettiler.

"Turnuvacı Başı: İnanılır gibi değil Dranton 10 turnuvadır yenilgi yüzü görmedi bu turnuva diyarda uzun yıllar dilden dile anlatılacak."

"Racham: Emin ol ben bile hala inanamıyorum."

"Turnuvacı Başı: O şerefsizi öldürerek de iyi yaptın turnuva öncesi üzerini aramıştım halbuki nasıl becermiş silahı saklamayı."

"Racham: Evet evet dünyadan bir pislik çuvalı daha eksildi onu kimse özlemeyecek ödül paramı ne zaman alıyorum?"

"Turnuvacı Başı: Buyur 1000 dinar sonuna kadar hakettin senin gibi dövüşçülerle her zaman karşılaşmıyorum tanışmak bir şerefti, neredeyse unutuyordum.
Kaledek ziyafete lord tarafından çağırıldın."

"Racham: Lanet ziyafet bekleyebilir daha önemli işlerim var."

"Dee: Racham! Orada resmen efsane oldun adamım!"

"Sanders: İtiraf etmeliyim beni bile etkiledin."

"Racham: Hahaha...sağ olun çocuklar sizin desteğiniz olmasaydı kesinlikle başaramazdım."

"Sanders: Kendini yeterince övmüyorsun."

"Dee: Aynen bu kadar alçakgönüllü olma dostum!

"Racham: Alın ödül parası borcumuzu kökten kapatırsınız."

"Sanders: Sana ne kadar teşekkür etsek azdır Racham."

"Racham: Bu da ne demek Sanders? Anca beraber kanca beraber."

"Dee: Katılman gereken bir ziyafet var galiba biz seni tutmayalım."

"Racham: Gitmeli miyim bilemiyorum yani hiç bana göre değil."

"Sanders: Görende her gün ziyafetlere konuk olarak çağırılıyorsun sanacak ayriyeten Şehirin Lordu çağırıyorsa bu bir rica değildir yerinde olsam onu kendime.
Düşman etmek istemezdim."

"Racham: Tamam tamam başlamayın yine gidiyorum bir iki saate görüşürüz."

Lanet olası turnuvadan sonra kısa bir sürede olsa nefes alacak zamanım oldu diyordumki ziyafet daveti çıktı başıma ve her zamanki gibi Sanders haklıydı ziyafete gitmemem Lordu gerçekten kızdırabilirdi bu yüzden istemeyerek de olsa lordun malikanesinin yolunu tuttum.

"Kale Muhafızı: Hey nereye gidiyorsun elini kolunu salla sallaya?"

"Racham: Duydunmu bilemeyeceğim çünkü bu günkü büyük turnuvanın şampiyonu olduğum sağır sultanın bile haberi olmuştur."

"Kale Muhafızı: Ziyafete davetli olduğunuzun haberini aldım problem şu malikaneye böyle silahlı giremezsiniz."

"Racham: Ahh... Tabii ki buyurun en baştan söylesen böyle tartışmazdık iyi sakla onları bir şey olursa kendini satsan karşılayamazsın."

"Kale Muhafızı: Çıkışta şuradaki sandıktan alırsınız eşyalarınızı."

"Kont Mathaes: Dikkatinizi buraya çekebilir miyim lütfen, ziyafetimize katılan yeni bir konuğumuz var büyük turnuvanın.
Şampiyonu! Sör Racham."

"Racham: Lordum beni onurlandırıyor şahsen bu çatı altında aranızda bulanacak kadar kendimi değerli hissetmiyorum."

"Kont Mathaes: (Kahkaha atar) Turnuvadaki performansına hepimiz şahit olduk fazlasıyla hakettin buradaki yerini gönlün rahat olsun lütfen keyfine bak tekrar hoş geldin aramıza."

"Soylu Kadın: Lord Racham buraya bakabilir misiniz?"

"Racham: Ben lord değilim Asil leydim lütfen bana Racham diye hitap edin eğer haddimi aşmıyorsam ve sizde uygun görürseniz Arkadaşlarım arasında bana Rac derler arzu ederseniz sizde diyebilirsiniz"

"Soylu Kadın: Rac? İlginç... Ziyafetten sonra ne yapacaksınız diye sormak için çağırmıştım."

"Racham: Belirli bir planım yok sebebini sorabilir miyim?"

"Soylu Kadın: Ziyafet bittikten sonra bana eşlik etmenizi isteyecektim sizin için bir sorun olmazsa."

"Racham: Size nasıl hayır diyebilirimki elbette sorun olmaz."

"Soylu Kadın: (Güler) Anlaştık o zaman görüşürüz."

"Racham: Sabırsızlıkla bekliyor olacağım."

"Arwa: Yağcı züppe."

"Racham: Afedersiniz birşey mi dediniz anlayamadım?"

"Arwa: Yağcı ve züppe olduğunu söyledim."

"Racham: Yağcılık kısmında haklısınız ancak züppe olduğumu söyleyemem."

"Arwa: Her neyse."

"Racham: Yanlış anlamazsanız adınızı sorabilir miyim?"

"Arwa: Adımı sorma ihtiyacı duymanıza ne sebep oldu?"

"Racham: Sormamın özel bir nedeni yok sadece tanıdık geliyorsunuz ve burayada pek ait değilmişsiniz gibi geldi bana."

"Arwa: Emin ol daha önce tanışmadık öyle olsa seni hatırlardım ama çok merak ettiysem söyleyeyim adım Arwa Sarranid sultanlığının meşru kraliçesiyim bana halk arasında incili arwa derler."

"Racham: Bende diyorum gözüm nereden ısırıyor uzun yıllar Sarranid topraklarında yaşamıştım ve siz hatırlamasanızda bir kere tanışmıştık."

"Arwa: Peki bana hatırlatmanızı isteyebilir miyim?"

"Racham: Aslında tanışmak demeyelim karşılaşma daha uygun olur. Al-Rahim adında Sarranidli bir tüccar tarafından büyütüldüm 10 yaşındayken beni Sultan hakimin ordusunun yanına yetişmem için gönderdi tabii o zamanlar sultan değildi sizi Sharizde görmüştüm Sultan Ayzar, cariyelerinden biriydiniz galiba yanlışım varsa düzeltin lütfen."

"Arwa: Evet o zamanlar köleydim daha sonra Ayzar ile evlendik."

"Racham: Peki sormamda sakıncası yoksa Sultanlığı hakime nasıl kaptırdınız?"

"Arwa: Ayzar öldükten sonra Sarranid Emir'leri yönetici olmamda bir sakınca görmediler ancak bir şartları vardı Emir Baybak'la evlenmem Baybak ülkenin ordularını yönetecekti bende İç politikalarıyla ilgilenecektim. Kısa süreli birlikteliğimiz ülkeyi refaha erdirdi. Ne acıdırki ikinci kocam Baybağı'da kısa süre sonra Kergitler ile girdiği bir müharebe de kaybettim. Kendimi yaşanacak ihanetlere hazırladığımı sanıyordumki merhum kocamın aşağılık yeğeni hakim, daha Baybağın cesedi soğumamışken gelip beni sarayımdan attı kendisini de Sultan ilan etti."

"Racham: Sizin adınıza gerçekten üzüldüm leydim umarım hak ettiğiniz yeri geri alırsınız."

"Arwa: Çok naziksiniz teşekkür ediyorum ve size yağcı züppe dediğim içinde özür dilerim kusuruma bakmayın."

"Racham: Özre gerek yok umarım tekrar karşılaşırız."

"Arwa: Bunu bende çok isterim."

Ziyafetten sonra koca bir oh çektim umarım bir daha böyle yerlere katılmak zorunda kalmam. Arwa ile sohbetimiz sırasında aramızda bir bağ olduğunu hissettim belki de ondan hoşlandım Şu anki duygularım çok belirsiz ileriki günlerde netleştiği zaman yorumlayabilirim muhtemelen yorucu ve uzun bir gün sonunda dinlenmeyi hak ettiğimi düşünüyorum ileriki günlerde beni nasıl maceralar bekliyor merak ederek uykuya daldım...
 
PenetratorGod isimli Üye şimdilik offline konumundadır
 
Alıntı ile Cevapla
Alt 04-08-2023   #2
PenetratorGod
 
PenetratorGod - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jan 2022
Mesajlar: 48
User ID: 121453
Tecrübe Puanı: 100038554
Reputation: 1000385521
PenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper Üye
Standart

Sabah olmuş, güneşin hüzmeleri yatak odamın penceresinden yüzüme süzülüyordu rüya gibi bir haftanın rüya gibi bir anıydı. Hayatımın bu yeni evresinde turnuvadaki şampiyonluğumdan sonra birkaç hafta önce beni görmezden gelen insanlar artık sokakta karşılaştığımızda selam veriyor hanlarda bedava yiyecek ve içeçek yiyebiliyor ve en önemlisi de hanın rahatsız odalarından kurtulup müstakil küçük ama konforlu bir eve sahip olmuştum. Hayattan daha fazlasını isteyerek kaderle ters düşmek istemiyordum, odadaki sükunet çalan kapıyla bozulmuştu.

21 Haziran 1257 - Veluca Şehri.

"Dee: Günaydın Şampiyon!"

"Racham: Siz miydiniz çocuklar hoş geldiniz."

"Sanders: Rahatsız etmiyoruz değil mi? İstersen sonrada uğrayabiliriz."

"Racham: Yok buyurun içeri ne rahatsızlığı uyanıktım zaten."

"Dee: Yeni evin hayırlı olsun, şampiyon olunca Rac bizi unutmayacağını söylemiştim ben!"

"Racham: Sağ olda o nasıl laf, siz benim kaç yıllık arkadaşımsınız aramızdaki bağ öyle kolay kolay kopmaz biz istemedikçe."

"Dee: (Kahkaha Atar) Senin yerinde olacağım var ya değil kapıyı açıp evime davet etmek sokakta görsem yüzünüze bakmazdım. Fazla iyisin be oğlum."

"Sanders: Sabah sabah saçmalama kotanı doldurma istersen Dee? Lazım olur gün uzun."

"Dee: Şakalaşıyoruz sadece söylediklerimde ciddi değilim, Rac eğer alınıyorsan söyle bileyim."

"Racham: Konuşurken ciddi misin yoksa şakamı yapıyorsun hiç anlaşılmıyor. Zaten yıllar önce seni ciddiye almayı bırakmıştım, söylediklerine alınıp gücenmem merak etme. Her neyse konuşmak için bu kadar acele etmenize sebep olan konu nedir? "

"Sanders: Seni sabahın köründe rahatsız etmemizin önemli bir nedeni var handaki yerimizde de konuşabilirdik ancak yerin bile kulağı olduğu söylenir handa bu konuyu açsak daha harekete geçmeden planımız suya düşerdi (Cebinden bir şey Çıkarır) bu görmüş olduğun Tüccar Loncasının salonunun çalınmış bir haritası Loncayı soymayı planlıyoruz ve seninde yardımına ihtiyacımız var."

"Racham: Özür dilerim uyku sersemliğinden midir nedir, Tüccar Loncasını soymayı planladığını duyar gibi oldumda?"

"Sanders: Uzun zamandır plan yapıyorum eğer herkes işini doğru yapabilirse sorun yaşamadan bu Bit çukurundan zengin adamlar olarak ayrılacağız bir düşünsene!"

"Racham: Ne zamandan beri haberim olmadan benim de içine dahil olduğum planlar yapıyorsun Sanders! Lanet olsun bu iş bizim boyumuzu aşar!"

"Sanders: Dandik bir hırsız olmak ile usta bir suçlu olmak arasında ince bir çizgi vardır Racham, ve ben ömrümün kalan yıllarını basit bir hırsız olarak geçirmeyeceğim!"

"Dee: Merak etme bende ilk duyduğumda aynı tepkiyi verdim ama uğraştığımıza değecek o locada tam 50.000 dinar var!"

"Sanders: Sizde sıkılmadınız mı? Tüccarları ve şehirli halkı soymaktan? Büyük düşünmeliyiz artık! Bu iş başarıya ulaştığında son işimiz olacak hayatımızın sonuna kadar çalışmak ya da çalmak zorunda kalmayacağız ve hatırlatırım turnuvayada bizim zorumuzla girdin bak şu anda nerelerdesin senden beni son kez dinlemeni istiyorum!"

"Racham: Bu soygunun risklerini ve çuvalladığımızda başımıza gelecek olanları düşünen bir tek ben miyim aranızda!"

"Sanders: Sonunda kazanç olan her işin içinde risk vardır Racham! Bunu en iyi senin bilmen gerekiyor ayriyeten önceden söylediğim gibi uzun zamandır plan yapıyorum şahsen plansız böyle bir soygunun hayalini bile kuramazdım."

"Racham: Kabul ettim diyelim ama bu iş son işimiz olacak söylediğin gibi başarılı olalım ya da olmayalım!"

"Sanders: Kesinlikle sen yeter ki plandaki rolünü oyna ve üzerine düşeni yap!"

Güzel bir sabah ancak Sanders, Tüccar Loncası soygunuyla ilgili planlarını duyduktan sonra devamında beni kötü bir günün beklediğini hissediyordum Sanders ve Dee karşı içimdeki güdünün güvenmi yoksa aptallıkmı olduğundan emin değildim. Öyle ya da böyle bu soygun birşeylerin sonu olacaktı, arzum hayırlı şeyler olmasıydı. Soygun öncesi son birkaç saat taktikleri detaylıca görüştük planlar tekrardan gözden geçirildi, gerekli malzemeleri tedarik edildi ve planı uygulamaya hazır hale geldik.

Güneş battıktan sonra Lonca Salonu'na şehirin doğusundan yaklaştık. Sanders hünerini onlarca kez gösterip yılların verdiği tecrübeyle bütün muhafızları sessizce katletti. Dee kasa odasını benzersiz kilit açma teknikleriyle saniyeler içinde açtı. İnanılır gibi değildi ama dinarlar elimizin altındaydı oysa saatler önce soygun planımızın başarıdan ne kadar uzak olduğuyla ilgili Sanders ikna etmeye çalışıyordum. Lonca salonundan 1 saat içinde kimseye fark ettirmeden zeminde kanlar içinde birçok ceset bırakarak ayrıldık.

"Sanders: Aferin dostlarım handaki sohbetlerimizde söylediklerime az da olsa kulak verdiğinizi görüyorum."

"Dee: (Nefes Nefese) Şimdi...bu...50.000 Dinar...bizimmi!"

"Sanders: Sakin ol! Elbette son kuruşa kadar bizim!"

"Racham: İnanılmazdı gerçekten! Peki şehirden dışarıya nasıl çıkartmayı planlıyoruz bu dinarları."

"Sanders: Kıyafetimin kollarında özel dikilmiş bölmeler var bu tasarım sayesinde dinarlar şakırdamadan ve göze batmadan şehir dışına taşıyabiliriz."

"Dee: O zaman altınları bölüşmek için Şeytan Kayalıklarındaki mağarada buluşalım!"

"Sanders: Yıllardır ağzından çıkan tek mantıklı cümle! Bence sorun yok tabii Rac senin daha iyi bir planın varsa orası başka."

"Racham: Banada uyar."

"Sanders: Anlaştık o zaman öğlene doğru Şeytan Kayalıklarındaki mağarada görüşüyoruz."

Soygun sonrası üçümüz ayrı yollara gittik. Sanders şehrin lağım kanalları boyunca uzanan gizli rotayı bilen tek kişiydi, Dee yüzüne doladığı eşarbla kendisini Sarranidli bir mülteciye benzetti, ve şehrin küzeyine doğru yöneldi. Bende daha az muhafızın olduğu doğuya yöneldim, mutlu olmam gerekirken içimde tanımlayamadığım kötü bir his vardı. Ertesi günün öğlen saatlerine doğru Şeytan Kayalıklarının yolunu tuttum.

Birkaç saat sonra kayalıklardaydım mağaranın girişinden baktım Sanders ve Dee seslendim fakat cevap veren olmadı meşaleyi elim alıp mağara girmeye karar verdim. On bilemedim on beş metre ilerledim boynuma aldığım darbeyle gözlerim karardı. Uyandığımda hala mağaradaydım fakat daha iç kesimlerinde ve bir kafesin içindeydim.

"Racham: (Kafesin Parmaklıklarına Tutunur) Hey! Beni duyan yok mu! Dee! Sanders! Orada mısınız! Haydutlar tarafından tuzağa düştüm galiba! Sizdemi burada hapissiniz ses verin!"

"Galipten Ses: (Kahkaha Sesleri)"

"Racham: Kim var orada? Saklandığın gölgelerden çık yüzleş benimle korkak!"

"Sanders: Zavallı...Rac başına bunca şey geliyor ve hala bize toz konduramıyorsun bile!"

"Racham: Sanders! Dostum ne saçmalıyorsun sen?"

"Sanders: Ben senin dostun falan değilim aptal seni bayıltıp kafese atan bizdik! Seni kandırmak bir bebeğin oyuncağını almaktan bile kolaydı. Bu kadar saf olduğun için teşekkür etmeliyiz sana!"

"Racham: İkinizi dosttan daha yakın bildim kardeşim gibi gördüm tanıştığımızdan beri size sevgimi ve koşulsuz güvenimi vermekten başka ne yaptım LAN!"

"Dee: Affet beni Rac."

"Racham: Bir zamanlar dost dediğim adamlar kullanırdı o kısaltmayı ama görüyorum ki onlar öleli çok olmuş!"

"Sanders: Bir kalbim olsaydı belki ağlayabilirdim bu sahne karşısında (Güler) ama bu kadar duygusal saçmalık yeter konumuza dönelim!"

"Racham: Ne için yaptınız bütün bunları para için mi?"

"Sanders: Yaklaştın ama bilmediğin bir kısmı daha var gelebilirsiniz lordum."

"Gebrael: Vay vay... Bizim Randhall oğlunada bakın koca adam olmuş."

"Racham: Babamın adını nereden biliyorsun hayvan herif sen kimsin?"

"Gebrael: Ah... Ne kadar da kabayım değil mi? Kendimi tanıtmama müsaade et, benim adım Gebrael babanın çocukluk arkadaşıydım."

"Racham: Demek sen ha! Babamın ve bütün Tundra Klanının ölmesine sebep olan hain şerefsiz sensin seninle karşılaşacağım anın hayalleriyle büyüdüm ben it dölü!"

"Gebrael: Bana fazlasıyla babanı hatırlatıyorsun ne acıdırki burada olup oğlunun nasıl bir adam olduğunu göremedi."

"Racham: Ne istiyorsun benden hayvan oğlu hayvan yaşadığımı nasıl öğrendin cevap ver!"

"Gebrael: Veluca şehrindeki büyük turnuvadaki başarından sonra Kalradyada iyi bir isim yaptın bende kısa bir araştırma sonucu kim olduğunu öğrendim."

"Sanders: Daha sonra benimle iletişime geçti ve seni tuzağa düşürmek için bu planı yaptık."

"Racham: Ne yani sırf beni yakalamak için koskoca Loncayımı soymaya karar verdiniz?"

"Gebrael: Arkadaşların aynı baban gibi saf ve temiz kalpli olduğundan bahsetmiş olsalarda zeki olduğunuda söylemeyi unutmadılar yani inandırıcı olmalıydı plan ve sonucunda. Bak elimdesin işte yavru kurt."

"Racham: Şimdi ne olacak beni öldürecek misin yaşlı adam."

"Gebrael: Lütfen kişisel algılama seninle bir sorunum yok ancak ileride babanın intikamını almak için peşime düşmen gibi göz ardı edemeyeceğim küçük bir ihtimal olduğundan önceden önlemimi alıyorum sadece dikkatli davrandığım için beni suçlayamazsın.

"Racham: Ulan siz ne iki yüzlü şerefsizler mişsiniz be para için yapsanız anlardım hatta affetmeye bile razıydım ancak bu şerefsize yardım ediyormuşsunuz bir de işte bunu affedemem fırsatınız varken. Beni öldürün çünkü buradan çıktığımda cehennemi kapınıza getireceğim!"

"Sanders: Korkutucu... Tabii bir kafesin içinde ve ölmek üzere olmasan daha etkileyici olabilirdi."

"Gebrael: Son anlarının tadını çıkar Racham, iyi tarafından bakmaya çalış Babanın ve Annenin yanına gideceksin. Hızlı ve acısız olsun ben marhametsiz bir adam değilim."

"Sanders: Emredersiniz lordum."

Canımı kılıç darbelerinden bile daha çok yakan kader birliği yaptığım adamlar tarafından ihanete uğramaktı ama galiba bu bizim ailenin lanetiydi babamda canını emanet edecek kadar güvendiği adam tarafından ihanete uğramıştı tarih tekerrür ediyordu resmen belki de arkadaşlarıma olan güvenim onlar hakkında kendime söylediğim bir yalandan ibaretti belki de böyle aptalca davranmayıp gözlerimden at gözlüklerini çıkarsaydım ve onların para için her şeyi yapabilecek hırsızlar olduğunu görebilseydim bu tuzağa düşmeyecektim.

Artık pes etmiştim kaderimi kabullendim ve ölmeden önceki son birkaç saatimi Dee ve Sanders ile geçmişte yaşadığımız güzel anıları gözümün önünde tekrardan canlandırarak geçirdim. Tam bu sıralarda...

"Dee: Rac, iyi misin? (Cebinden Yarım Parça Ekmek Çıkarır) bunu ye dostum gücünü tekrar kazanmalısın seni buradan çıkartıyorum!"

"Racham: (Ekmeğe Yumulur) Dee! Lanet olsun ne arıyorsun burada eğer benimle görünürsen seni de infaz ederler!"

"Dee: Başına bütün bunların gelmesinde oynadığım rolden dolayı kendimi hiç affetmeyeceğim ama sen hala beni düşünüyorsun! Başkalarını düşünmeyi kes artık! Rac bu dünyada kimseye koşulsuz güvenmemelisin kendi Ailene bile! Belki de senin tek zayıflığın bu ama bunun ne yeri ne de zamanı (Cebinden Anahtarlığı çıkarıp Kiliti Açar) kaç git buralardan hemen!"

"Racham: Ne kaçmak mı? Beni biraz tanıdıysan bu işin peşini bırakmayacağımı biliyorsundur!"

"Dee: Biliyorum dostum... Biliyorum o zaman bana izin verirsen intikamını almanda sana yardımcı olmak istiyorum bırakta kendimi sana affetireyim ve bir kerede olsa işe yara... (Sırtına ok saplanır)"

"Racham: HAYIIIRRRR!"

"Sanders: Her zaman fazla duygusal olmuştun Dee bende seni öldürmek için bir neden arıyordum teşekkür ederim bulmamda yardımcı oldun siz iki salak birbirinize laiksiniz!"

"Racham: Dee beni duyuyor musun dostum dayan!"

"Dee: (Elini Sıkar) Rac... Beni affediyor musun?.. (Zor Zar Nefes Alır)"

"Racham: Kendini yorma...Dostum affettim tabii ki!"

"Dee: Sen bizim için fazla iyiydin... Rac sana laik bir dost olamadığım için beni affet. Gebrael ile Sanders Sargoth gittiler... Limandan bir gemi kiralayıp soygundan kaldırdığımız dinarları yükleyip Kalradyadan kaçmayı planlıyorlar hala geç değil onları yakalayabilirsin git intikamını al dostum ailen ve benim için... (Son Nefesini Verir)

"Racham: DEE!"

Rüya gibi başlayan bir gün en büyük kabusuma dönüştü. Son anlarında Dee, Gebrael ile Sanders kaçtıkları yeri söyleyebildi ertesi gün güneş tamamen doğduğunda Sargoth şehrinin limanının yolunu tuttum yolculuk beklediğimden uzun geçmişti iki gün sonra Sargoth limanına ulaştım fazla geç kaldığımı düşünüyordum ama arayıp sormaktan zarar gelmezdi şansımı denemeliydim. Soruşturmaya hanlardan başladım handaki hizmetçiler iyi eğitimliydiler ağızlarından laf almak için 300 dinar bayılmak zorunda kaldım ve öğrendim ki iyi giyimli iki kişi daha bu sabah handa en pahalı masada yemek yemişler ve sohbetlerinden duydukları kadarıyla şehirdeki genel evde olma ihtimalleri yüksekmiş bir hışımla handan ayrılıp genel evin yolunu tuttum. Ufak bir soruşturma sonrası genelevdeki en pahalı odalarda kaldıklarını öğrendim şehirden ayrılmadan önce ufak bir kaçamak yapmak istemişler.

"Sanders: (Horluyor burnunu kaşıyor)... (Gözleri Aralanıyor Kafasını kaldırıp Etrafa Bakıyor)... Hey odada birimi var! Kaç kere söyleyeceğim kadın istemiyorum diye kafa dinlemeye geldim buraya! (Gözleri uykuya itaat edercesine tekrar kapanıyor)"

"Racham: (Eliyle Sertçe Sandersın Ağzını Kapadı ve başparmağını çenesinin altına sapladı) Övünmekten nefret ederim ama her zaman iyi bir dinleyici olmamla gurur duymuşumdur."

"Sanders: (Gözleri faltaşı gibi açılıyor)...(Ağzındaki Elden Kurtulmaya Çalışıyor)..."

"Racham: (Başı yana doğru çeviriyor)... Verdiğin ders için teşekkürler Sanders...(Hançerle Boynu Bir Kulaktan Diğerine Kesiyor)..."

"Gebrael: (+18 Sesler)... (Kadınla İlişkiye giriyor)...Aptal sürtük! Verdiğim paranın hakkını vereceksin bana tamammı! (İşkence ediyor)"

"Racham: (Kapıyı hafifçe aralıyor içeriyi Gözetliyor)"

"Hayat Kadını: Lütfen lordum vurmanıza gerek yok yapmamı istediğiniz özel birşey mi var."

"Gebrael: Kapa çeneni! Sana konuş diye para vermiyorum! (Kırbaçla sırtına vurmaya devam eder)"

"Hayat Kadını: (Çığlık Atar)..."

"Racham: Rahat bırak kızı ayı!"

"Gebrael: Ah... Demekki ölmedin o beceriksiz Sanders güven olmayacağını biliyordum tahminimce ilk onun odasına uğradın iyi hakettiğini aldı zaten gemiye binmeden önce ben öldürtecektim onu paramı bölüşmeyi hiç sevmemde kendi yardımcımı bile öldürmüştüm aşağı yukarı 30 yıl önce salak malaktı ama severdim o adamı saf temiz Emir'lerimi sorgusuz sualsiz yerine getirirdi... (İç çeker) o gün yaptığım gibi kendi işimi kendim görmem gerekirdi."

"Racham: Buradan git bacım biraz dana yaşanacaklara şahit olmak istemezsin."

"Hayat Kadını: (Elini Öper) sağ olun asil lordum!"

"Gebrael: Beni Öldürünce ne olacak peki baban gerimi gelecek? Annenin çektiği acılar mı silinecek Tundra Klanı gerimi gelecek söyle bana dinle beni çocuk bir anlaşma yapabiliriz soygun parasını kırışırız yarısı 25.000 dinar.
Oyun falan yok şimdi eline sayıcam sen yoluna ben yoluma ikimizde karlı çıkacağız bu işten!"

"Racham: Parayı da alıyorum Canınıda kolla kendini!"

"Gebrael: Babanı ne kadar çok sevdiğimden bahsetmiş miydim?(Masanın üzerindeki Meyve Tabağını Racham Üzerine Fırlatıyor)...(Kılıcını Çekiyor Racham Üzerine Koşuyor)..."

"Racham: (Eliyle Tabağı savuşturuyor)...( Gebrael Kılıcını Tutup Hançeri Karnına Saplıyor)..."

"Gebrael: (Öküz Gibi Böğürüyor)...Daha iyi hissediyor musun peki intikamını aldın! Benim ölmem hiçbir şeyi değiştirmeyecek... Sen lanet olası bir haydudun dölünden başka bir şey değilsin!"

"Racham: Kapa o lanet çeneni! (Hançeri Gebrael Ağzına Sokar)"

Soygun altınları Genelevin çalışma odasındaki kasadaydı tam 50.000 dinar! İntikamımı almış olsam da hissizleşmiş gibiydim ne mutluluk ne öfke ne de aklıma gelmeyen başka bir cümle bu yaşadığım anı tanımlayabilirdi en azından artık zengin bir adamdım bu parayı iyi değerlendirmeliydim artık çalıp çırpma işleri buraya kadar. Belkide bu para Kalradyadaki yerimi kazanmak için gerekli kaynağı bana sağlayacaktı zaman... Zamanda bu yaşananların yaralarını kapatacaktı tek bir şey öğrendimki artık kendimden başka kimseye gerektiğinden fazla güvenmeyecektim...

Bu gün rüyamda annemi gördüm ve ilk defa huzurlu görünüyordu. Yanında yüzünü net göremediğim bir adam vardı. Anneme kim olduğunu sorduğumda babam olduğunu söyledi. Benimle gurur duyuyorlarmış kısa fakat çok güzel bir andı. Uyandığımda gördüklerimin gerçek olmasını diledim ancak sadece bir rüyadan ibaretti. İki hafta geçmesine rağmen yaşananları hala aklımdan atamamıştım. Unutmanın tek yolu şişenin dibini görmekti, kardeşim olarak gördüğüm yoldaşlarımdan birini kollarımda kaybettim diğerini de kendi ellerimle öldürmek zorunda kaldım. İstediğim bu değildi sadece çalıp çırpmak zorunda kalmadığımız ve kimselere de hesap vermek zorunda olmadığımız bir yaşam dilemiştik. Kısmen de olsa bu hayatı elde ettim ancak bedelin bu kadar ağır olacağını bilseydim günü çıkartmak için tüccarları soyduğumuz eski günlere dönebilmek için her şeyi mi verirdim.

4 Temmuz 1257 Veluca Şehri

"Racham: Hancı! bana şarap getir (Gıcık)"

"Hancı: Buyurun lordum benimi çağırdınız.?"

"Racham: Sağırmısın?! (Gıcık) şarap getir dedim!"

"Hancı: Saat geç oldu sabahtan beri içiyorsunuz artık kalksanız."

"Racham: Ne yani beni kovuyor musun şimdi sen?!"

"Hancı: Yanlış anladınız sadece....."

"Racham: Tamam, tamam anlayacağımı anladım.....(Cebinden Kese Çıkarır)......Burada tam 500 dinar var al gözün gönlün doysun şimdi bana şarap getiriyormusun yoksa paramı harcamak için başka bir hanamı gideyim.?"

"Hancı: Elbette ulu lordum! getirmez miyim!! siz yeter ki isteyin hanı kapatırım.!!"

"Racham: Kafamı ütüle diye vermedim o kadar parayı (Gıcık) Git şarabımı getir.!"

"Artimenner: Çok içmiyor musun ? bırak evladım o zıkkımı genceciksin daha. "

"Racham: Anam bile senin kadar sağlımı düşünmezdi (Gıcık).... Kralsın bey baba aha bıraktım senin hatrın için."

"Artimenner: Bu devirde büyüğüne senin gibi saygılı davranan genç adamlar nadir bulunur."

"Racham: Kim ? nerede ? sana saygısızlık yapanmı var bu handa ?! (Gıcık) isim ver alayım aklını.!"

"Artimenner: Sakin ol oğlum! farzı misal veriyorum hancı şuna kahve falan verde açılsın yoksa hanı tepemize yıkacak."

"Racham: Oh... Mis gibi kahve iyi geldi hakikatten sormamda sakıncası yoksa Bey baba senin hikayen nedir.?"

"Artimenner: Bey baba diyip durma yaşlı olduğumu hatırlatıyorsun bana. Adım Artimenner bir mühendisim yıkılması gereken bir duvar mı var ? yada tam tersi dikilmesi adamın benim.! Hikayeme gelirsek Bariyye şehrinin beyinden surlara yeni bir kule eklenmesiyle ilgili bir iş aldım. Sorun şu ki verdikleri para daha kulenin desteklerini kurmadan bitti kulenin bu haliyle çökmeye mahkum olduğunu beye izah etmeme rağmen söylediklerimi dikkate bile almadı şehrin hazinesini çok fazla zorlamışmış bu inşaat eldeki malzemelerle en kısa sürede bitirilmesi gerekiyormuş! madem paranız yok ne diye kalkarsınız bu işe benden günah gitti sonuçta bana söyleneni yapmak mecburiyetindeydim önceden söylediğim gibi inşaat bittikten kısa bir süre sonra kule çöktü işin kötüsü çöktüğü sırada beyin de içinde duruyor olmasıydı. Hikayenin devamını az çok tahmin etmişsindir olaydan sonra yakalanıp cinayetten sorgusuz sualsiz kendimi savunma şansı bile verilmeden zindana tıkıldım. O gece ilk fırsatta kapımdaki gardiyana inşaat öncesi aldığım tüm avansı beni serbest bırakması karşılığında eline saydım içim gitti çil çil dinarlar ama uğrunda ölmeyede değmezdi tabiki o günden beri kaçak bir hayat yaşıyorum duyduğuma göre başıma ödülde koymuşlar 200 dinar neyse bu konu ağzımın tadını kaçırıyor daha fazla bahsetmek istemiyorum.

"Racham: Vay vay nelerde yaşamışsın bende çok kötü bir dönemden geçiyorum yanımda savaşacak yeni yoldaşlara ihtiyacım var senin içinde uygunsa yanıma katılabilirsin seninle at sürmek bir şereftir."

"Artimenner: O şeref bana ait ancak şu lanet kule inşaatı hayatımı mahvetti ve bir işe girmeden önce de ön ödeme alma gibi bir alışkanlığım var 300 dinar uygun mudur.?"

"Racham: Tabi ki bir sorun olmaz.!"

Kalradyada bir şeyler yapmaya başlamadan önce yanıma güvenebileceğim bir kaç yoldaşa ihtiyacım olacaktı ilkini Veluca Şehirinde buldum arayışıma Jelkala şehrinde devam etmeye karar verdim.

"Racham: Hancı bir kadeh şarap lütfen."

"Bunduk: Selamlar olsun kardeşim.!"

"Racham: Sanada selamlar olsun."

"Bunduk: İçkini benimle birlikte asil doğan tüm lord ve leydilerin düşüşünün akıbetine içer misiniz.?"

"Racham: Asi muhabbeti ? ilginç niçin böyle diyorsunuz peki.?"

"Bunduk: Uzun hikaye, sana özet geçeyim. Burada Jelkale Şehri garnizonunda çavuştum. Hayat basit fakat huzurluydu ta ki başıma sümüklü bir ana kuzusu komutan diye gelene kadar. Bir gün kulede nöbet tutarken tepeme gelip bana işimi öğretmeye kalktı bah!! o portakalda vitaminken ben bu şehri savunuyordum be! neymiş kundaklı yayımı gergin tutmuyormuşum! Bunu kasten yapıyordum çünkü yağmur yağıyordu gergin tutarsam yayın ipi gevşer! ama bu veledi zina kafayı bana takmıştı bir kere.! Beni kırbaçlatacağını söyledi soylu beyfendi işte o anda tepemin tasını attırdı ve nöbet yerimi terk ettim pişman mısın diye soruyorsan zerre kadar değilim ben bu lanet olası şehre yirmi yıl hizmet ettim yirmi yıl.!

"Racham: Al bendende o kadar kardeş bende günahım kadar sevmem soyluları senin için sorun olmazsa grubumda yerin hazır ve merak etme işini sana öğretmeye çalışacak amelelerlede
uğraşmak zorunda kalmayacaksın."

"Bunduk: Şimdi benim dilimden konuştun işte kardeşim! Kundaklı yay ile 100 yard mesafeden bir soylunun kalın zırhında bile delik açabilirim.! Ancak bana 200 dinar kadar para ateşlermisin ? şehirde karnı burnunda hatunum varda ordudan ayrıldığımıda bilmiyor böyle kalmasınıda tercih ederim ama hiç para bırakmadan şehirden ayrılırsam derimi yüzer."

"Racham: Tabiki buyur kardeşim.!"

Yoldaş arayışıma devam etme niyetindeydim bu sefer de Uxkhal Şehrindeyim.

(Bir Takım Olaylar Olur)

"Sarhoş: Saçının sarısına kurban olduğumun zillisi seni ne tatlı bir şeysin sen böyle."

"Matheld: Seni uyarıyorum benden uzak dur yoksa günah benden gidecek."

"Sarhoş: Sert yapıyorsun ha? sert kadınlara bayılırım yavrum benim.!"

"Matheld: Eh... seni uyarmadığımı söyleyemezsin.....(Yumruk Atar)"

"Sarhoş: (Ağzı Kanlar İçinde) Nerdeyim lan ben.?"

"Hancı: Atın şu avereyi dışarıya! ağzıyla içmeyi öğrenene kadarda içeri almayacaksınız.!"

"Racham: (Kahkaha Atar) Şeytana pabucunu ters giydirirsin vallaha."

"Matheld: Sende güzelliğimden bahsetmek için yanıma geldiysen nefesini yorma önceden söyle ona göre dişlerini eline vereceğim zamanı bilirim."

"Racham: Hey hey hey... Sakin olun hanımefendi kesinlikle öyle bir niyetim yok sadece eskiden tanıdığım bir kadına çok benzettim sizi."

"Matheld: O zaman tekrar karşılaşırsanız selamlarımı iletirsiniz ona erkek egemenliğine boyun eğmeyen her kadın için.!"

"Racham: Bir erkek olmama rahmen kadınlar ile erkeklerin eşit olduğu bir Kalradyada yaşamayı çok isterdim."

"Matheld: Şaşırtıcı bir şekilde samimi buldum sizi belkide buradaki odunlardan farklısınızdır."

"Racham: Emin olun farklıyım özel olmazsa sizin hikayeniz nedir.?"

"Matheld: Buralı değilim denizlerin ötesinde, Nordland'da doğup büyüdüm. Soyum meşhur kuzeylilere dayanır.Bir derebeyin kızı, bir diğerinin de eşiyim yada eskiden öyleydim. Ne acıdır ki Kucağıma bir evlat almaya fırsat bile bulamadan kocamı yakalandığı bir çeşit muharebe hastalığından dolayı kaybettim.Beni sakın kalradyadaki leydilerlede karıştırmayın ben kocamın yanında sayısız savaşta
çarpıştım savaşta ve barışta onun eşi oldum. O, yalnız başına muharabelerdeykende herzaman kalenin yönetimini bana bırakırdı eğer hayatta olsaydı topraklarımızı yönetmemi de uygun görürdü.Ancak kayın biraderim olacak omurgasız yaratık derebeyliğin başına dul bir kadının geçmesinin imkansız olduğunu idda etti.Kısa bir süre içerisinde merhum kocamın şerefsiz hizmetkarlarınında desteğini rüşvetlerle kendi tarafına çekti ve tahtı elimden çaldı. Benide taç giyme töreni sırasında tüm soyluların önünde otoritesi için bir tehtit olarak gösterdi babamın bu konu hakkında eli kolu bağlıydı. Elime kalan tek şey bir mezarda sonsuza kadar yatmaktı ama kaderimi kabullenmek gibi bir niyetim yoktu ve bende kaçıp Kalradyaya sığındım.

"Racham: O zaman size bir öneri yapmak istiyorum yanlış anlamazsanız grubumda sizin için bir yer açabilirim."

"Matheld: Himayen altında savaşırım ama önceden uyarıyorum siz yada adamlarınız benden yakacak çer çöp getirmemi yada yemek pişirmemi isterseniz külahları değişiriz."

"Racham: Hiç merak etmeyin grubumda cinsiyet ayrımı yapan adamları kesinlikle barındırmam."

"Matheld: Şimdi oldu ancak aranıza katılmadan önce biraz avans verebilir misiniz ? 400 dinar kadar babamın verdiği dinarlar suyunu çekti Kalradyada hayat çok pahalıymış."

"Racham: Tek derdiniz para olsun! buyurun."

Şehir, şehir gezdim ve grubuma üç tane yeni yoldaş kazandırdım Artimenner,Bunduk ve son olarak Matheld. Şimdi sıra İncili Arwayı bulmaktaydı Sarranid tahtını geri kazanabilmesi için desteğimi ona sunacaktım.

"Racham: İncili Arwa'nın nerede olduğunu bilen kulağı yırtık birileri var mıdır burada.?"

"Hancı: Sarranid tahtında hak payı arayan kız mı ? ben bilmem ancak hanlara seyyahlar sıklıkla gelip giderler belki de onlar sana yardımcı olabilir."

"Gezgin: Afedersiniz han sahibi ile olan konuşmanıza istemeden kulak misafiri oldum belki size ben yardımcı olabilirim."

"Racham: Sen kimsin. ?"

"Gezgin: Önemli biri değilim sadece Kalradya topraklarında sıklıkla seyahat ederim ve kulağımda iyi işitir. Aradığın bilgiyi sana verebilirim."

"Racham: Söyle o zaman orada ne duruyorsun.?!"

"Gezgin: (Kahkaha Atar) Zekisin sevdim seni delikanlı ancak herşeyin bir bedeli vardır ben sadece ücret karşılığı bilgi veririm cüzi bir miktar 50 dinar."

"Racham: (İç çeker).... Bütün konular dönüp dolaşıp paraya geliyor zaten al bakalım..... Asıl konuya dönelim İncili Arwa nerede.?"

"Gezgin: Taht talibleri davalarına destek toplamak için sürekli haraket halinde olmalıdır bu yüzden belirli bir yerde uzun süre kalmazlar soruna gelirsek İncili Arwa bir kaç gündür Praven Şehri topraklarında ikamet ediyor acele edersen yetişebilirsin."

"Racham: Peki o kadar paramı aldın eminim senin gibi bir adamın benim gibi genç birine verebileceği bir kaç tavsiyesi vardır."

"Gezgin: Normalde bu ekstraya giriyor ama dediğim gibi seni sevdim buda benden olsun kıymetini bil kimseye yapmam bu kıyağı. 30 yıldır Kalradya'nın tüm diyarlarını gezdim ve fark ettimki bu bilgi birikimim iyi para edecek bende ayaklı ticarete dönüştürdüm kendimi. Son yıllarımı senin gibi Kalradyada yeni maceracılara bir nevi yol göstererek geçiriyorum ücret karşılığı tabi.Kalradya diyarı maceracılar için biçilmiş kaftandır. Tehlikelere korkusuzca göğüs gerebildiğin sürece fırsatlar da, ödüller de seni bulur biraz şans ve yeteneğinle burada adını duyurup güç sahibi olup zengin
olabilirsin. Bir lordun yanına paralı asker olarak girebilirsin suratını ekşitmenden anladığım kadarıyla bu işi yapmışsın sana göre değil mi ? o zaman daha büyük düşünmelisin derebeylik gibi mesela söylemek kolay tabi Bir krallığa bağlılık yemini ettiğinde asıl ödüllere o zaman kavuşursun. Köylerin, kalelerin hatta şehrin bile olabilir buralardan gelen vergiler ve kiralarlada sırtın bir daha yere gelmez. Tabi soylu olmamandan dolayı işin ekstradan zor olacaktır ancak Kralların kendini savaş alanlarında kanıtlamış birini derebeyi olarak kabul etmemesi için hiç bir sebep yok.Bir diğer seçenek ise Ülke tahtında hakkı olduğunu iddia eden kralın rakibine gidip yemin etmeyide düşünebilirsin. Bu tür insanlar yasal olarak tahta çıkabilecek bir soya sahiptir ve ülkeyi tahttaki kraldan daha iyi yöneteceklerini idda ederler genel de hak idda eden taraf tahttaki hakkının zorla gasp edildiğini söyler. Bu iddaların dayanağı varmıdır yokmudur bilinmez ancak hak payı arayan varisler yeterli desteği toplarsa bir isyan başlatabilir ve belki kralı bile devirip tahta geçebilir.

"Racham: Teşekkürler."

"Gezgin: Güvenle seyehat etmen dileğimle."

Arwa'nın yerini öğrendikten sonra ertesi gün sabah erkenden Praven Şehrinin yolunu tuttuk.

"Matheld: Rac konuşmamız gerekiyor."

"Racham: Bekleyemezmi ? önemli bir iş üzerindeyiz."

"Matheld: Hayır bekleyemez hatırlıyor musun ? yanına katılmadan önce bir şartımın olduğunu söylemiştim."

"Racham: Kafamda bir dünya soru var Matheld hatırlayamadım hatırtlatır mısın lütfen.?"

"Matheld: Tipik erkek hiç şaşırmadım neyse demiştim kampta yemek, bulaşık ve temizlik işlerine karışmam diye ve sen yada adamların bana emir vermeye kalkarsa yaşanacak olan olayları. Artimenner denen bunak sanki hizmetçisiymişim gibi geçen sabah gelip bana kahvaltısının neden hazır olmadığıyla ilgili çemkirdi tabi kampta ona göre bir kadın varsa ya hizmetçidir yada hayat kadınıdır bütün bu yaşadığım yetmedi o günün akşamına doğru çadırımın önünde kılıcımı bileyliyorum bir baktımki Bundukmudur nedir bana yan yan imalı bir şekilde bakışlar atıyordu sana olan saygım olmasa oracıkta malafatını keserdim eğer bir daha Artimenner yada Bunduktan dolayı benzer bir durum yaşayayım gruptan iki kişinin eksileceğini bilmeni istedim sadece."

"Racham: Yapıcı bir davranış takınmalısın her yaşadığın ters olayda insanları öldüremezsin ne demişler İnsanlar konuşa konuşa Hayvanlar koklaş koklaşa çağır onları problemin derinine inelim."

"Bunduk: Patron sabahın köründe daha kargalar kahvaltısını yapmadan neden topladın bizi. ?"

"Artimenner: Bende eklemlerim için sıcak su masajı yapıyordum yarıda kaldı."

"Racham: Buraya sizi çağırdım çünkü hakkınızda şikayet var."

"Bunduk: Ne ? ne yapmışız.?"

"Matheld: Birde ne yapmışız demiyormu ! sen sapık herif! bana ters ters bakışlar atmıyormuydun geçen akşam ? kim bilir o kafandan benim hakkımda hangi tilkiler geçiyor ama bir daha buna benzer bir hareketini göreyim gözlerini oyarım.! Ve sen bunak herif bana bir daha kişisel hizmetçinmişim gibi emir vermeye kalkarsan geçte kalmış olsan seni öbürki tarafa yollarım.!"

"Bunduk: Söylediklerini tekrarlayabilir misin car car car dışında bir şey anlayamadım."

"Matheld: (Çıldırır) (Tokat atar)"

"Racham: Ayrılın hemen! işimiz gücümüz var diyorum önemli bir görevdeyiz diyorum diyorum kime diyorum lan ben! hiç sinirlenmeyen insanıda delirtirsiniz siz! Bunduk! senin gibi bir arkadaşım vardı eskiden oda kadınlara fazla düşkündü şuanda hayatta değil bilmem anlatabildim mi ! Artimenner! bundan sonra karnın mı acıktı git kendin hazırla kahvaltını elin kolun tutmuyor mu abi senin ? kimse kimsenin hizmetçisi değil bu grupta ve sen Matheld bundan sonra grup içinde bir sorunun mu var bana danışacaksın yapılması gereken bir şey varsa ben yaparım kendi kafana göre ceza kestiğini görürsem adamlarımdan birine aynı şeyin misliyle başına geleceğinden emin olabilirsin! ve bir daha beni kişisel saçmalıklarınız için rahatsız ederseniz gruptan çıkışınızı veririm elinize ne haliniz varsa görürsünüz gözümde üçünüzde eşitsiniz birbirinizden farklı ayrıcalıklarınız yok! şimdi herkes işinin başına.!"

"Kale Muhafızı: Dur bakalım nereye gidiyorsun.?"

"Racham: Evet evet silahlı bir şekilde lordun malikanesine giremem ve evet şuradaki sandığa bırakıyorum çıkışta alıyorum teşekkür ederim lütfen çekilir misin artık işim gücüm var.!"

"Arwa: Racham !? seni bu kadar erken görmeyi beklemiyordum açıkçası."

"Racham: (Eğilip Elini Öper) Asil Leydim sizi tekrar görebildiğim için ne kadar mutlu olduğumu kelimelerle anlatamam bende sizinle görüşmeyi umuyordum."

"Arwa: Teşekkürler çok naziksiniz peki karşınızdayım işte söyleyebilirsiniz aklınızdan geçenleri."

"Racham: Sarranid tahtındaki hakkınız için hala destek topluyormusunuz.?"

"Arwa: Elbette toplamaktayım şahet vazgeçmiş olsaydım Kalradya'da beni tutacak bir şey kalmazdı."

"Racham: O zaman beni laik görürseniz kendimi davanıza adamak ve size Sarranid Sultanlık tahtını geri kazanmanız için yardım etmek istiyorum."

"Arwa: Beni fazlasıyla şaşırttın Racham Baş Komutanım olmak için gerekli niteliklere sahip olduğunu biliyorum ancak Tahtı geri alabilmek kolay bir iş olmayacak Sarranid Beylerinin çoğu Hakime sadıktır ülke idaresi zayıf olsa böyle bir gaspçıya bağlılık yemini eden lordları kendi tarafımıza çekmek çok zorlu bir uğraş olacak desteğin için minnettarım ama anlayacağın iyi bir komutandan daha fazlasına ihtiyacım var halk isyanı çıkartmak sadece başlangıç davamızın arkasında sağlam durabilmek için bir orduyada ihtiyacımız olacak yüzlerce kişiden oluşan şuanki pozisyonumda bunu yapamayız en azından yüklü miktarlarda para olmadan."

"Racham: Beni küçümsüyorsunuz Leydim huzurunuza çıkıp desteğimi size sunmam sadece boş bir cesaret gösterisi değil ben her şeyi düşündüm ve en önemliside elimin altında 50.000 dinar var bu parayla ihtiyacımız olan askeri kuvveti kurabiliriz."

"Arwa: Bu kadar yüklü bir meblayı nasıl elde ettiniz sorabilir miyim?"

"Racham: Ne fark eder ? ha çaldım ha kazandım dikkat etmeniz gereken şey bu para isyanımız için gerekli kaynakları satın almamıza yardım edecek cevabınızı alabilir miyim Evet yada hayır."

"Arwa: Duyduğum kadarıyla Veluca Şehri Tüccar Loncasının kasası soyulmuş çalınan miktarın elindeki parayla aynı olması bir tesadüf değil sanırım.?"

"Racham: Gözünüzden hiç bir şey kaçmıyor sanırım güzelliğiniz, zekanızı anlamama engel oldu parayı arkadaşlarımla birlikte çaldık size gerçeği söylemediğim için lütfen affedin umarım bu durum aramızdaki ilişkiyi zedelemez."

"Arwa: Haklı olduğun bir nokta var bunu söylemekten rahatsızlık duyuyor olsam bu para Hakimi devirmemizde bir rol oynayacak yani kullanmaktan başka şansımız yok ancak tahtımı geri kazandığım zaman para Veluca Kontuna geri ödenecek aksi halde parayı Loncaya teslim edip senide Kontun merhametine bırakmak zorunda kalırdım."

"Racham: Teşekkür ederim çok cömertsiniz ve merak etmeyin güveninizi boşa çıkarmayacağım."

İncili Arwaya kılıcımı ve desteğimi sundum artık bu yolun geri dönüşü yok sonuna kadar yanında duracağım ve hakettiği yere Sarranid tahtına onu çıkarmak için elimden geleni ardıma koymayacağım.

29 Ağustos 1257

İsyanın 50. günü ele geçirdiğimiz yerleşim yerleri Jameyyed,Bardaq ve Sharwa kaleleri, Barriye, Ahmerrad şehirleri, şuana kadar tarafımıza sekiz lord çekebildik on iki lord'da Hakim'in tarafında. Elindeki yerler Weyyah, Teramma, Samarra ve Caraf kaleleri Durquba,Shariz Şehirlerini tutuyor. İlerleyişimiz dikkate değer bir seviyeye ulaştı ancak hala epey uzun ve ölümcül bir savaş var önümüz de. Gidişatımız ve hedeflerimizi gözden geçirmek için geçiçi başkent olarak kullandığımız Barriye şehrine tarafımızdaki tüm lordları toplantı için çağırma kararı aldık.

"Sultan Arwa: Herkes hazırsa başlayalım."

"General Racham: Durum Raporu verin."

"Emir Atis: Gıda kıtlığımız var askerlerimizin coğunun günlük öğününü azaltmak zorunda kaldık sadece üst sınıf askerler tam öğün yiyor alt sınıftaki askerleri zapt edemediğimiz için firar ediyorlar bu krizi kısa zamanda çözüme kavuşturamazsak elimizde savaşacak adam kalmayacak."

"Genaral Racham: Çiftçilerden daha çok yiyecek üretmelerini söylemediniz mi.?"

"Emir Atis: Elimizde Şehir ve köylerdeki asayişi denetim altında tutabilmek için çok az adam var bu durumda üzerlerine gidersek halk ayaklanabilir."

"General Racham: Peki Kergitlere ticari anlaşma önermiştik cevapları nedir.?"

"Emir Nuam: Kimse muallaktaki bir ulusla ortak olup düşmanlarının öfkesini üzerine çekmek istemez cevaplarını anlatmak için "reddedilmek" kelimesi hafif kalır görmezden geldiler bizi resmen."

"Sultan Arwa: Ne demek istiyorsun Nuam. ?"

"Emir Nuam: Demek istediğimi gayet iyi anladığınız."

"General Racham: "Sultanım" diye hitap edeceksin.!"

"Emir Nuam: Afedersiniz dalgınlığıma geldi.....Sultanım Arwa Hanım, demek istediğim kimse isyancı bir ulusa güvenmez."

"Sultan Arwa: Davamızdan şüphen olduğunumu ima ediyorsun.?"

"Emir Nuam: Lütfen beni yanlış anlıyorsunuz elbette sizden şüphem yok ve Hakimden en az sizin kadar nefret ettiğimi biliyorsunuz."

"General Racham: Durum toplantısını bitirmeden önce ele alınabilecek başka bir konu kaldımı?"

"Emir Azadun: Ordularımızın büyük bir bölümü sizinde bildiğiniz gibi paralı askerlerden oluşmaktadır. Malesef çöl şartlarına uyum sağlamakta sıkıntı yaşıyorlar. Sultan Hakimin topraklarına her düzenlediğimiz seferde yolculuklar sırasında zaiyat veriyoruz elimizden bu konu hakkında birşey gelmiyor."

"Emir Nuwas: Artık asıl konuya gelebilirmiyiz buraya askeri durumumuz hakkında tartışmaya gelmedim.!"

"Sultan Arwa: Efendi Nuwas askeri hareketımız dışında başka ne gibi bir acil konumuz var ? ve bir önceki toplantıdada sıranızı beklemeden konuşma anında daldınız hareketleriniz canımı sıkıyor artık."

"Emir Nuwas: Biraz sonra duyacaklarınız dahada çok sıkacak canınızı Sultanım...Halk ve Emirlik içinde sizin ile Racham arasında geçenler hakkında dedikodunuz çalkalanıyor. Görüyorum aranızda
bunu sultanın yüzüne söyleyebilecek kadar cesareti olan bir tek ben varmışım."

"General Racham: Ne saçmalıyorsun sen yaşlı adam.?!"

"Emir Nuwas: Kapa çeneni hayvan seni muhattap aldığımı hatırlamıyorum burada Sultanla konuşuyoruz.!"

"Sultan Arwa: (Masaya Elini Vurur) Yeter! ben sizin Sultanınızım.! Saygısızlığa devam edecekler derhal burayı terk etsin çünkü devam edecekleredir bu sözüm kelleleriniz kalenizin girişini süsleyecek.!Şimdi lafı dolandırmadan söyle! ben ve Racham arasında ne geçmişte dedikodusu yapılıyormuş derhal bilmek istiyorum."

"Emir Nuwas: Serbestçe söylememe izin veriyormusunuz Sultanım çünkü başka türlü anlatamam."

"Sultan Arwa: İzin verdim."

"Emir Nuwas: Söylenenler göre Rachamı yatağınıza alıyormuşsunuz ve herkesin bildiği gibi ulusumuzun hazinesi sizin yatak odanızdaki büyük çelik kasada toplanıyor. Racham'ın bunu çalmak için size yaklaştığını düşünüyorlar."

"General Racham: Bu saçmalığı ciddiye alıp doğruluğunu sorguladığın için bile seni idam ettirmem gerekir bunak herif.!"

"Emir Nuwas: Söylemeden önce Sultanımızın iznini istedim ! ayriyetten söz konusu senin geçmişin olunca....."

"Sultan Arwa: Şimdi haddini aşıyorsun Nuwas! sizler yokken o vardı isyanı başlatmak için gereken kaynağı bile o sağladı canımı emanet edecek kadar
güvendiğim tek ve en yetenekli Generalim Racham'dır.!"

"Emir Nuwas: Gerçekten yeteneklimi bu kadar ? yoksa öyle düşünmekmi istiyorsunuz.? Hazinemizi soysa bu onun için yeni birşeymi olurdu ? size verdiği parayı nasıl elde ettiğini bildiğiniz halde sustunuz.! Fark etmiyormusunuz ? bir soysuzu dahada kötüsü hırsıza General rütbesi verdiniz Tebanız tarafından küçümseniyorsunuz bu adam yüzünden.! Onunla aranızda geçenleri sorgulamıyoruz ancak kurduğumuz herşeyin mahvolmasına'da göz yumacak değiliz orduların başına yeni bir General seçilmediği sürece sefer düzenlemeyi reddediyoruz.!"

"Sultan Arwa: Bir adamın değerini soyu değil davranışları belirler ve Racham değerini fazlasıyla kanıtladı geçmişinde ne yaptığı ise beni ilgilendirmez beni bugünü ve geleceği ilgilendirir yerine bir General getirmeyi düşünmüyorum öneriniz reddedilmiştir.!"

"Emir Nuwas: Her şey çok daha net görünüyor artık aşk gözünüzü kör etmiş! ama korkarım bunun kararını vermek sadece size düşmez! bizlerin söz hakkı var ve benimle aynı fikirde olan beş tane lord daha bulabilirim.!"

"Sultan Arwa: Yıkıl karşımdan.!"

"Emir Nuwas: Şimdi gidiyorum ama bu iş burada bitmedi.!"

"Sultan Arwa: (İç çeker)..... Devam edin."

"Emir Atis: Samarra kalesinin kuşatılması gerektiğini düşünüyoruz eğer ele geçirebilirsek Sultan Hakime karşı önemli bir üstünlüğümüz olacak ."

"Sultan Arwa: Peki yapılması gerekenleri yapın.... Lütfen yalnız bırakın beni..... Racham sen dur konuşacaklarımız var."

"General Racham: Buyrun Sultanım."

"Sultan Arwa: Nuwas dediklerini sende duydun.... Herşey çok daha kötüye gidecek."

"General Racham: İzin verin o kancık kellesini bedeninden ayırayım Sultanım."

"Sultan Arwa: Olmaz ilk hamleyi biz yaparsak haklı bile olsak haksız duruma düşeriz diğer beylerin gözünde."

"General Racham: Ancak size bir zarar vermesinden korkuyorum Sultanım."

"Sultan Arwa: Bana dokunmaya cürret edemez ama senden kurtulmaya çalışabilir senin için endişeleniyorum dikkatli ol Racham."

"General Racham: Gerçekten benim için endişeleniyormusun.?"

"Sultan Arwa: Şey.... (Boğazını Temizler)...... Racham kuşatılacak bir kale varken burada vakit kaybetmiyormusun.?"

"General Racham: Affedin beni derhal gidiyorum."

Emir Nuwas'ın konseyde söylediği şeyler yenilir yutulur cinsten değildi büyük ihtimalle ileri de başıma bela olabilecek bir düşman edinmiştim. Ama yüzleşmek zorunda olduğum daha acil meseleler vardı. Samarra kalesini kuşatmamız gerekiyordu. Emir Atis ile görüşmek için Barriye şehrinden ayrıldım.

"Emir Atis: General Racham! biz de sizi bekliyorduk."

"General Racham: Kuşatma planımız nedir.?"

"Emir Atis: Surları aşabilmemiz için techizat gerekiyor."

"General Racham: Derhal Artimenner ve mühendisleri çağırın! kuşatma düzenekleri inşası ile ilgilensinler."

"Emir Atis: Emredersiniz.!"

"General Racham: Bunduk kale hakkında neler biliyoruz derhal raporunu bilmek istiyorum.!"

"Bunduk: Gözlemlerime göre Samarra kalesi garnizonunda 250 asker bulunuyor etrafı yüksek ve sağlam surlarla çevrilmiş durumda 2 hafta yetecek yiyecek stoğuna sahip."

"General Racham: Sefer çağrımıza kaç Bey cevap verdi. ?"

"Emir Azadun: Emir Nuwas ve bir kaç Emir dışında herkes geldi sizin orduyu saymazsak aşağı yukarı 300 kişiyiz."

"General Racam: Yine ne peşinde bu herif.!?"

"Emir Azadun: Söylediklerine göre komutanız altında savaşmayacaklarmış bundan sonra."

"General Racham: Lanet olsun onlara! şuan bununla uğraşamam....! Kuşatma stratejimiz hakkında önerisi olan varmı.?!"

"Emir Atis: Gözcülerimiz içeri sızıp su kuyularını zehirleyebilir bu düşman garnizonuna zaiyat verdirebilir."

"Emir Azadun: Yada erzak depolarını kundaklayabiliriz düşman askerlerinin morelini düşürebilir."

"Emir Nuam: Belki de kuşatmayı ertelemeliyiz Emir Nuwas ve diğer beyler olmadan zayıf durumdayız."

"General Racham: Düşmanı alt etmek için güçten çok kurnazlık gerekir.! Herkes son hazırlığını yapsın almamız gereken bir kale var.!"

Emir Atis ile Emir Azadun'un askerleri kuzeye yürüyüp kaleyi tamamen çevreledi, bu sırada bende ana ordumuzla güneyden, doğudan ve batıdan duvarlara saldırdık.Kuşatma için inşa edilen merdivenler kaleye girmemiz sağladı ancak dış tehditlere karşı korumasız kaldığımızdan düşman okçuları yüzünden ilk saldırıda çok fazla zaiyat vermiştik.İki günün sonunda kale kumandanı ile kalan askerleri teslim oldu kaleyi ele geçirdik ancak kazandığımız zafer bedelsiz değildi ordumuzun büyük çoğunluğu yokedildi yeniden toparlanmak zaman alacak.

"Emir Atis: Efendim esirler ile ilgili ne yapılması gerektiğine karar veremedik sizin fikrinizi almak istedik."

"General Racham: Aramıza katılmak isteyenler olup olmadığını sorun diğerlerinide serbest bırakın."

"Emir Nuam: İleride daha fazla öldürecek adam.... Gidip tekrar Sultan Hakimin ordusuna katılmayacaklarının garantisi nedir. ?"

"General Racham: Bizler canavar değiliz bu gün yeterince kan döküldü ve herkes seçimlerinde özgür sonuçları neyse de ona katlanırlar."

"Emir Atis: Neredeyse unutuyordum kale zindanında yaşlı bir adam bulduk sizin adınızı sayıklayıp duruyordu söylediğine göre sizi tanıyormuş."

"General Racham: Ne adamı ne sayıklaması Atis hiç birşey anlamıyorum söylediklerinden."

"Emir Atis: Efendim bunu açıklamak biraz zor olacak kendi gözlerinizle görseniz daha iyi."

"General Racham: Peki çağırın bakalım şu adamı."

"Asker: General Racham huzurundasın konuşurken mesafeni koru."

"General Racham: Söyle bakalım bey baba adamlarımın söylediklerine göre beni tanıyormuşsun kusura bakma ama seni hiç çıkaramadım daha önce tanıştığımıza eminmisin.?"

"Yaşlı Adam: Oğlum.... (Ağlar)."

"General Racham: Ağır ol nereden senin oğlun oluyorum ben ?! babam ben daha doğmadan önce öldü."

"Yaşlı Adam: (Ağlayarak).....Hayır ölmedi ben senin babanım."

"General Racham: Ne.....?! Peki sakin olmalıyım bizi yalnız bırakın.......(Boğazını temizler)..... Babam olduğunu söylüyorsun adın ne ? annemin adı ne.?"

"Randhall: Adım Randhall Annen'in Adı aşkım Elona ."

"General Racham: Sen babamsın! ama annem öldüğünü söylemişti bana neden gerçeği söylemedi.!"

"Randhall: Sakin ol evladım söylemedi çünkü oda öldüğümü düşünüyordu. Bundan 27 yıl önce Vaegir Krallığında aranan bir haydut çetesinin lideriydim, kampımız Vaegirli lordlar tarafından kuşatılmıştı en çok güvendiğim yoldaşımın ihaneti yüzünden. O gece anneni gizli geçitten yollayarak hayatınızı kurtarmıştım bende son bir savunma yapmak için adamlarımla birlikte kaldım. Vaegir lordları çok güçlüydü kısa sürede savunmamızı aştılar ve bizi esir aldılar. Lord Doru benim dışımda adamlarıma bir kurtuluş yolu sunacak kadar marhametli bir adamdı ancak yoldaşlarım beni yalnız bırakmadılar teklifini reddetiler. Ne olduysa o anda oldu Lord Doru'nun kardeşi Khavel'in başka planları vardı Doruyu devirmek için tuzak kurmuş o andan sonra olay tamamiyle bizim dışımızda gelişti savaş bir katliamdı ölmek için hazırdım ancak daha vadem dolmamış olmalı omzuma yediğim oktan sonra yere düşüp bayılmışım.Gözlerimi açtığımda ise üzerimdeki cesetlerden sıyrılarak yaralı bir şekilde ufak bir balıkçı köyüne kadar kendimi taşıyabilmiştim. Köylüler benden vebalıymışım gibi uzak duruyorlardı sadece yaşlı bir adam bana yardım elini uzattı beni evine aldı yaralarımı temizledi ve karnımı doyurdu. Bana çok fazla zamanının kalmadığını ve bir kızının olduğunu söyledi öldükten sonra emanet edecek kimsesi yokmuş benden evinde istediğim kadar kalabileceğimi söyledi bende kabul ettim.Birkaç ay sonra adamcağız öldü kızıylada köyde laf söz olmasın diye evlenmek zorunda kaldım işte herşeyi anlattım sana."

"General Racham: (Ağlayarak)..... Boynuna atlayıp sarılmadıysam affet beni! bunca zamandır hiçmi merak etmedin annemle beni! arayıp niye sormadın, o kadın beni büyütmek için nelere katlandı sen orada yeni hayatını yaşarken.!!"

"Randhall: Her gün sizi düşünüyordum! sizi aramayada çalıştım ancak bulamadım.!"

"General Racham: Söylediğin ve söyleyeceğin hiç birşeyin bir anlamı yok artık annem öldü.!"

"Randhall: Ne ?! Elona.... (Ağlar).... Neden neden sana gelen bana gelseydi keşke ne zaman oldu bu ?!."

"General Racham: Yeni değil ben, ben on yaşındayken veremden kaybettik."

"Randhall: Çok üzgünüm söyleyebileceğim birşey yok."

"General Racham: Tahmin etmiştim ! daha doğumumu görmedin, beni nasıl tanıdın.?"

"Randhall: Adını Kalradyada duymayan kaldımı artık ? "Büyük Veluca turnuvası şampiyonu Racham" haberini duyduğumdan beri seni arıyorum."

"General Racham: İyide adımı nereden biliyorsun ? sonuçta ben doğarken annemin yanında değildin."

"Randhall: Çünkü adını Racham koymasını ben istemiştim Annenden sen doğmadan önce."

"General Racham: Bu zindanda ne arıyorsun peki.?"

"Randhall: Dediğim gibi seni arıyordum İncili Arwanın tahtına geçmesi için yardım ettiğini duydum buralarada seninle görüşme umuduyla geldim. Samarra Kalesinin yakınlarından geçtiğim sırada
nöbetçiler tarafından yakalanıp zindana atıldım muhtemelen casus falan olduğumu düşünmüş olmalılar bir kaç haftadır buradayım."

"General Racham: İntikamımızı aldım Gebraelı öldürdüm."

"Randhall: Rahatladınmı peki. ?"

"General Racham: Ha..Hayır, pek sayılmaz."

"Randhall: İntikam insana huzur getirmez evladım."

"General Racham: Ne yani hiç mi öfkeli değilsin ? hayatımızı mahveden adama.!"

"Randhall: Bir zamanlar öfkeliydim ancak bir olana bir de ölene çare yok demişler onun ölümü anneni geri getirdimi ? hayır yaşadığımız bütün acıları sildimi ? hayır."

"General Racham: Haklı bile olsan dünya üzerinden Gebrael gibi bir pisliğin gitmesinden memnunum. Bu yeni duruma alışmak için biraz zamana ihtiyacım var sana Barriye şehrinde bir oda hazırlatıyorum orada dinlenir karnını doyurursun."

"Randhall: Sana yük olmayayım oğlum tek dileğim ölmeden önce seni ve anneni görmekti anneni göremedim ancak sana kavuştum artık huzurla göçüp gidebilirim bu dünyadan."

"General Racham: Ölmek için bu kadar acele etme telafi edeceğin çok şey var."

Tam herşey yoluna girdi diyorum bir olay patlak veriyor hayatım altüst oluyor babamın yaşadığını gördüğüme sevinmelimiyim yoksa bunca yıl bizi arayıp sormamasına sinirlenmelimiyim bilemiyorum bildiğim tek şey var oda hayat bazen çok garip olabiliyor bu durumlara alışsam iyi olacak.

26 Eylül 1257

İsyanın 78. günü kendi içimiz de bölünmüş durumdayız muhalif lord'ları kontrol altına alamazsak ufukta iç savaş kaçınılmaz gibi görünüyor. Geçiçi Başkent Barriye şehrinde bu duruma bir çözüm bulmak için meclisi toplamaya karar verdik.

"General Racham: Sessizlik! herkes hazırsa başlayalım artık."

"Sultan Arwa: Emir Nuwas neden aramızda değil.?"

"Emir Azadun: Şey söylediğine göre yapacak daha iyi işleri varmış."

"General Racham: Bu üç etti.!! Birilerinin bu moruğa haddini bildirmesi gerek artık.!"

"Sultan Arwa: Sakin ol Racham, Emir Nuwası kaç bey destekliyor.?"

"Emir Atis: Oğlu Emir Ayyam aramıza yeni katılan kardeşi Emir Mundhalir ve yine ailesinden olan bir kaç lord."

"General Racham: Bu lordlar dertlerimizin ne sonu nede başlangıcı yılanın başı Nuwas ve onu kesip atarsak ancak o zaman hepsi hizaya gelir. Eğer Hakim kendi içimizde çekiştiğimizi fark ederse bunu avantaj olarak bize karşı kullanabilir Nuwası görmezden gelemezsiniz Sultanım artık birşeyler yapmalıyız."

"Sultan Arwa: O zaman ne öneriyorsun Rac .?"

"General Racham: Aklımda bir kaç şey var Sultanım ve.....(Yarıda Kesilir)"

"Asker: Sultanım Emir Nuwas geliyor."

"General Racham: İti an çomağı hazırla.!"

"Sultan Arwa: Rac... Aptalca birşey yapma! ona İçeri gelebileceğini söyleyin."

"Emir Nuwas: Sultanım... (Eğilir)....değerli beylerim ve Racham."

"Sultan Arwa: Nerelerdesin Nuwas ? bana söylenene göre toplantılarımıza katılmak yerine yapacak daha iyi işlerin varmış neymiş o işler söyle bilelim hepimiz.!"

"Emir Nuwas: Geç kaldığım için lütfen bağışlayın Barriye şehrine seyahet ettiğim sırada Sultan Hakimin devriyelerinden birine rastladım onlarla ilgilenmek zorundaydım yoksa asla sizi bekletmezdim ve hala size sadığım Sultanım."

"Sultan Arwa: Sözler uçucudur Nuwas. Dikkat ettiğim tek şey davranışların ve son zamanlardaki hal ve haraketlerin sadık bir sancaktardan beklenecek şeyler değildi.!! Daha fazla bu küstahça tavırlarını kaldırmayacağım.!"

"Emir Nuwas: Kendime çek düzen verip size affettiricem Sultanım yemin ediyorum."

"Sultan Arwa: Tamam ve bu sana tanıdığım ilk ve son şans."

"General Racham: Ama Sultanım...."

"Sultan Arwa: Yeter! bu konu hakkında daha fazla şey duymak istemiyorum.! Şimdi eldeki meselelere dönelim bu gün ki hedefimiz nedir.?"

"Emir Nuwas: Sultanım bir önerim var izninizle söyleyebilirmiyim."

"Sultan Arwa: Elbette."

"Emir Nuwas: Uzun zamandır kale ve köy gibi küçük yerleşim yerleriyle çok fazla vakit kaybettik. Artık büyük düşünmeliyiz savaşı kendi lehimize döndürmek için Durquba şehrini kuşatmamız
gerektiğine inanıyorum."

"Emir Atis: Aklınımı kaçırdın ? daha geçen ay Samarra kalesi kuşatmasında çağırmamıza rahmen senin dahil olmadığın kuşatmada! yüzlerce zaiyat verdik Durquba şehri Samarra kalesinin iki katı kadar adamla neredeyse 400 küsür asker tarafından korunuyor kuşatsak bile elimizdeki bölgelerin güvenliğini riske etmeden böyle bir sefere kalkışamayız.! "

"Emir Nuwas: Saygısızca çıkışını bir yere not aldım Atis.!"

"Emir Atis: Üzerimde hiç bir otoriten yok Nuwas! ve beni tehtit etmeye de falan kalkma.!"

"Sultan Arwa: Yeter! derhal ordu raporu istiyorum.!"

"Emir Azadun: Şehir ve Kale garnizonlarındaki askerleri saymazsak elimizde aktif olarak kullanabileceğimiz 600 kişi var buna devriyelerde dahil."

"Sultan Arwa: Devriyeler olmaz o zaman sınırlar savunmasız kalır devriyelerin dahil olmadığı bir seferi onaylayabilirim."

"Emir Azadun: O zaman aşşağı yukarı 500 kişi kalıyor geriye."

"General Racham: Bağışlayın beni Sultanım ancak ?! General olarak hiç söz hakkım yokmu.?!"

"Emir Nuwas: Sultanımız Arwanın onayladığı savaş planınımı sorguluyorsun. !?"

"General Racham: Lafı çarpıtma! ben öyle birşey söylemedim.!"

"Sultan Arwa: Ben kararımı verdim Durquba şehri alınmalıdır.!"

"Emir Nuwas: Sultanım emin olun pişman olmayacaksınız."

"Sultan Arwa: Gidin ve hazırlıklara başlayın. Racham sen kal konuşacaklarım var."

"General Racham: Yaptığı onca şeyden sonra Nuwasa neden bu kadar güvenmeye isteklisin.!?"

"Sultan Arwa: Herkes ikinci bir şansı haketmezmi.?"

"General Racham: Herkes buna değmez."

"Sultan Arwa: O zaman Tüccar Loncasından çaldığın parayla bana geldiğinde ve yalan söylediğinde. Bende senin gibi düşünseydim buna değmediğine karar verseydim ve sana ikinci bir şans vermeseydim şuan nerede olurdun bir düşün.?"

"General Racham: Aynı şey değil! o paraları senin davan için kullanacaktım kendi kişisel saçmalıklarım için değil ve geri ödeyecektim zaten. Beni Nuwas gibi bir yılanla nasıl kıyaslarsın seni manipüle ediyor göremiyormusun.?! Bunu hakedecek birşey yapmadım değilmi.?"

"Sultan Arwa: Savaş planı hakkında fikrini söyledin bende dinledim ve uygun görmedim. Şuanda senin üzerine düşen Sultanın olarak ne emrediyorsam onu yapmak.!"

"General Racham: Zaten bütün bu saçmalıklara sizin için katlanıyorum ancak Sultan olduğunuz için değil sizi sevdiğim ve saydığım için ve umarım Nuwas hakkında yanılıyorumdur ancak haklıysam ve kendim için endişeleniyorsam şerefsizim kaybedecek birşeyim yok benim bir canımdan başka tek endişem bu seçiminizin bedelini bir çok masum insan ödeyecek bunuda unutmayın."

"Sultan Arwa: Seçimlerimin sorumluluğunu taşıyamayacak kadar zayıf biri olsaydım şuanda olduğum kişi olamazdım. Askerler ise ölür bu savaşın karanlık tarafı ve gerçeğidir. Durumun ne kadar kötü olduğunu bilmiyormuşum gibi davranma."
 
PenetratorGod isimli Üye şimdilik offline konumundadır
 
Alıntı ile Cevapla
Alt 04-08-2023   #3
PenetratorGod
 
PenetratorGod - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jan 2022
Mesajlar: 48
User ID: 121453
Tecrübe Puanı: 100038554
Reputation: 1000385521
PenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper ÜyePenetratorGod Süper Üye
Standart

İçimde adını koyamadığım bir sıkıntı vardı ve daha önce de böyle hissettiğim bir an olmuştu ardından kardeşim dediğim adamların ihaneti yüzünden neredeyse ölüyordum. Nuwas'ın bir şeyler planladığını adım gibi biliyordum ancak elim kolum bağlıydı. Kaçınılmaz sona doğru yaklaştığımı hissediyordum. Barriye şehrinden Durquba şehri önündeki kampta Emir Nuwasla görüşmek için ayrıldım.

"Emir Nuwas: Racham hoş geldin bizde sizi bekliyorduk başlamadan önce size yiyecek bir şeyler ikram edebilir miyim?"

"General Racham: Buraya seninle hoş beş etmeye gelmedim fazla uzatma kuşatma planımız nedir?"

"Emir Nuwas: O zaman direk konuya gelelim. Yanına iki lord alarak şehrin güneyindeki duvarlara saldıracaksın bizde kuzeyden saldıracağız. Doğu tepesindeki meşaleyi saldırıya başladığında yak mesajını aldıktan sonra bizde saldıracağız şahet desteğe ihtiyacın olursa batıdaki tepeye koyduğum meşaleyi yakman yeterli ardından bölgeye gizlediğim birlikler size yardıma gelecekler."

"General Racham: Neden sen kuzeyi alırken ben güneyi alıyorum?"

"Emir Nuwas: Çünkü ana kapı güneyde size en zayıf savunmanın olduğu bölgeyi verdik ve zaten en çok asker bende senin yanında 3 lord var benim 5 senin adamların bana güvenmez benim adamlarımda sana bu yüzden ayrı tutalım askerlerimizi."

"General Racham: Peki Yanıma Atis ve Azadunu alırım."

"Emir Nuwas: Kuşatma planında anlaştığımıza göre herkes işinin başına!"

"General Racham: Nuwas! "

"Emir Nuwas: Birşey mi söyleyeceksin Racham?"

"General Racham: Beni kandıramazsın bir şeyler planlıyorsun ama şunu kafana kazı eğer Arwaya bir zarar verme niyetindeysen seni öldürmek için öbür taraftan bile geri dönerim!"

"Emir Nuwas: Bahsettiğin şey hakkında en ufak fikrim bile yok ve böyle çirkin bir şeyin hayalini bile kuramam."

(Racham'ın Birliği)

"General Racham: Matheld bu iş için seni görevlendiriyorum İlk meşaleyi yakın!"

"Matheld: Emredersiniz."

"General Racham: Herkes beni dinlesin! Bu yolculuğun bazılarımız için geri dönüşü olmayacak ancak bu şehir düştüğünde bize bu zaferi kazanmamızda rolü olanlarda asla unutulmayacaklar HÜCÜM!"

(Emir Nuwas'ın Birliği)

"Gözcü: Beyim doğudaki meşale yandı!"

"Komutan: Efendim saldırıya hazırız!"

"Emir Nuwas: Bekleyin."

"Komutan: Ama efendim saldırı mesajı geldi."

"Emir Nuwas: Emir'leri hep böyle sorgular mısın asker?"

""Komutan: Ha. Hayır Beyim bağışlayın."

(Racham'ın Birliği)

(Savaş Alanı)

"General Racham: İkinci meşale derhal yakılsın desteğe ihtiyacımız var!"

(Emir Nuwas'ın Birliği)

"Gözcü: Beyim ikinci meşale de yakıldı!"

"Emir Nuwas: Çok güzel geri çekilin."

"Komutan: Ama. Ama efendim General Racham'ın birliği hala savaş alanında yardıma ihtiyaçları var yoksa katledilecekler!"

"Emir Nuwas: Onlara katılmak istemiyorsan sana ne emrediyorsam onu yap!"

"Komutan: Geri çekilin! Barriye şehrine dönüyoruz!"

(Racham'ın Birliği)

(Savaş Alanı)

"General Racham: Matheld! Meşaleyi yaktın mı?"

"Matheld: Evet yaktım tabii ki!"

"General Racham: O zaman Nuwas neden destek birliklerini yollamadı! Hala lanet olsun!"

"Bunduk: Patron daha fazla dayanamayız savaş kaybedildi geri çekilmezsek hepimizi kılıçtan geçire... (Başına ok isabet eder)..."

"General Racham: Bunduk! Hayır!"

Yoldaşlarımın, askerlerimin birbir düştüğünü ve öldüğümü hatırlıyordum ancak burnuma gelen kötü kokuları alıyordum hala nefes alıyordum sırtımda ki betonun sertliğini ve soğukluğunu hissediyordum bu nasıl mümkün olabilirdi? Gözlerimi açtığımda sanki hiç bitmeyecek bir kabusun devamında gibiydim.

"Racham: Nerdeyim ben?(Demir Parmaklıklara Tutunur)... Hey! Çıkarın beni buradan! Kime diyorum!"

"Gardiyan: Ne oldu canınmı sıkıldı?"

"Racham: Beni duymadın mı? Çıkar beni buradan!"

"Gardiyan: Kendini çok mu yalnız hissediyorsun? Gelip sana arkadaşlık edebilirim istersen... (Kahkaha Atar)..."

"Racham: Buradan çıktığımda ilk seni öldüreceğim! (Demir Parmaklıklara Tekme Atar)... Lanet olsun! Hiç faydası yok!"

"Gizemli Adam: Boşuna uğraşıyorsun."

"Racham: Neredeyim ben?"

"Gizemli Adam: Bir zindanda tabii ki."

"Racham: Espiri miydi bu şimdi?"

"Gizemli Adam: Elimden geleni yapıyorum... (Güler)..."

"Racham: Bak sabrım tükeniyor."

"Gizemli Adam: Şakayı bir kenara bırakalım. Durquba şehri yer altı hapishanesindeyiz."

"Racham: Peki sen kimsin ve buraya düşmek için ne yaptın?"

"Ajabo: Benim adım Ajabo Çöl Yılanlarına bağlı olan bir çetenin lideriydim savaş nedeniyle yollar ve köyler eskisi kadar korunmuyordu. Bizde bu fırsattan istifade birkaç yağma yapalım dedik ancak
Daha ilk denememizde bir köyde Kelle Avcıları tarafından pusuya düştük bütün adamlarımı öldürdüler sadece ben liderleri olduğumu söyleyerek canımı kurtarabildim başımdada Durquba şehrinde yüklü bir ödül vardı ardından beni buraya sattılar."

"Racham: Başına gelenleri haketmişsin gibi görünüyor."

"Ajabo: Belki ancak insanları yargılama konusunda bu kadar aceleci olma derim... Bir dakika seni tanıyorum."

"Racham: Ne?"

"Ajabo: Yıllar önce seni Çöl Yılanlarına katılmak isteyen çaylaklar arasında görmüştüm Eeee? Ekürilerin nerede?"

"Racham: Arkadaşlarımı soruyorsun anladığım kadarıyla uzun bir hikaye ve seni zerre kadar ilgilendirmez."

"Ajabo: Sadece sohbet etmeye çalışıyordum."

"Racham: Ne yapıyorsun?"

"Ajabo: Buradan kurtuluyorum...(Kiliti Açmaya Çalışır)..."

"Racham: Nasıl olacakmış bu?"

"Ajabo: Bu elimde gördüğün şey bir maymuncuk bununla kilitin mandallarının yaylarını kontrol edebilir ve biraz dikkatli olursam maymuncuğu kırmadan açabilirim."

"Racham: Kilit açmada nasıl bu kadar ustalaştın?"

"Ajabo: Bu uzun bir hikaye ve sandığın gibi tüm hayatımı Çöl Yılanları çetesi arasında geçirmedim. Yıllar önce bu işlere daha yeni başladığım zamanlarda kilit açma yeteneklerimi yeni, yeni keşfediyordum. Aslında bir hırsız olmakla pek ilgilenmiyordum. Tabi dürüst bir hayatımın olduğunuda söyleyemezdim. Kilit açma kabiliyetim hapisten kaçış için biçilmiş kaftandı. Müşterilerim önem verdikleri birisinin yerine hapis yatmamı ya da bazen... Şey onlar için birilerini öldürmemi isterdi. Amaç ne olursa olsun işimin zor kısmı kaçmaktaydı ve yeteneklerim de tam bu noktada devreye giriyordu bu yolla çok dinar kazandım. İşin kötü tarafı her zaman yalnızsındır sana arka çıkacak hiç kimse olmaz ve işler planlandığı gibi gitmediğinde tek başına başının çaresine bakmak zorundasın. Nereye varmak istediğimi az çok anlamışsındır. Son işimde hapisten kaçma girişimim başarısız oldu. Serbest kalana kadar Halmar Şehrinde üç yıl hapis yattım. Bu olaydan sonra işi bırakmak zorunda kaldım zaten Çöl Yılanlarında tanıdığım biri vardı katılıp katılamayacağımı sordum hepsi bu."

"Racham: Madem bu kadar yeteneklisin ne diye bekledin bu zindanda? Kaçabilirdin çok önceden."

"Ajabo: Asıl mesele kiliti açmak değil. Ben bile onlarca gardiyanın arasından tek başıma kaçamam birilerini bekliyordum. Şansıma bak sen geldin üstüne üstlük tanış çıktık."

"Racham: Sana neden güveneyim ve yardım edeyim beni satmayacağının garantisini verebilir misin?"

"Ajabo: Kasten mi saçmalıyorsun? Benim sana senin bana ihtiyacın var birlikte çalışırsak buradan kurtulabiliriz! Diğer seçeneğin ne? Burada kalmak mı?"

"Racham: Peki... Peki, haklı olduğun bir nokta var. Her şeyi anladım ancak o maymuncuk dediğin şeyi nasıl sakladın askerler üstünü ararken bulmadı mı?"

"Ajabo: Şey... Yuttum ve daha sonra..."

"Racham: Tamam, tamam daha fazlasını duymama gerek yok. İğrenç herif."

"Ajabo: (Kiliti Biraz Zorladıktan Sonra Açar)... Evet! Bir dakika."

"Racham: Gardiyanlar fark etmeden toz olalım artık ve ne var?"

"Ajabo: Hep kendimden bahsettim biraz da sen bahset."

"Racham: Benim hakkımda bilmen gereken tek şey adımın Racham olduğu hadi gidelim artık!"

"Ajabo: İncili Arwa İsyanının Generali Racham'mı? Sultan Hakim senin başına 10.000 dinarlık ödül koymuş diye duydum. Seni ona verip hayatımın geri kalanında bir kral gibi yaşayabilirim!"

"Racham: Hele bir dene."

"Ajabo: (Kahkaha Atar)... Yüzünün aldığı ifade paha biçilemezdi dostum! Şaka yapıyorum sadece."

"Racham: Daha fazla şaka yapmaya devam edersen hayatın burada son bulacak!"

"Ajabo: (Racham'ı Kolundan Tutup Çeker)... Bir dakika!"

"Racham: Yine ne var!"

"Ajabo: (Fısıldar)...Sessiz ol! Az önce konuştuğun Gardiyan geliyor!"

"Racham: İyi hadi ona bir Sürpriz yapalım."

"Ajabo: Düşünme tarzına bayıldım!"

"Gardiyan: Siz kızlar iyi misiniz? Arkadaşlık teklifim hala geçerli bir erkeğe ihtiyacınız olursa buradayım... (Kahkaha Atar)... (Duvara Dönüp İşer)... "

"Racham: (Gardiyanın Omzuna Dokunur)"

"Gardiyan: Ne! Si... Sizi... Sizin... Kilit altında olmanız ge. Gere. Gerekiyordu!"

"Racham: Ki...kili... Kiliti... A... Aç... Açtık."

"Ajabo: Adam korkudan altına doldurdu LAN (Güler)."

"Racham: Zindandan çıktığımda ilk seni öldüreceğimi söylemiştim değil mi? (Gardiyanı Tutup Boğazını Keser)"

"Ajabo: Boğaz kesme tekniğin iyiymiş kim öğretti sana?"

"Racham: Eski bir arkadaşımdı Sanders."

"Ajabo: Şimdi nerede peki?"

"Racham: Onu öldürdüm."

"Ajabo: Sebebini sormasam iyi olur."

"Racham: Bence de sanırım ömrümün sonuna yetecek kadar zindan gördüm. Hadi gidelim buradan!"

(Barriye Şehri Büyük Salon)

"Sultan Arwa: Efendi Nuwas Durquba şehri kuşatması nasıl gitti?"

"Emir Nuwas: Maalesef başarılı olamadık ön göremediğimiz şeyler yaşandı."

"Sultan Arwa: Racham ve diğer nerede!"

"Emir Nuwas: Bunu söylemekten dolayı büyük bir üzüntü duyuyorum ancak Generalimiz Racham, Emir Atis' ve Emir Azadun muharebe alanında öldürüldüler."

"Sultan Arwa: Nasıl olabilir bu? Savaş bu kadar şiddetliyse sen neden bir sıyrık bile almadın?"

"Emir Ayyam: Babam yaşanacakları önceden gördüğü için geri çekilerek hepimizin hayatını kurtarmıştır!"

"Emir Nuwas: Racham'ı asla unutmayacağız bir kahraman gibi öldü ancak artık yeni bir Generale ihtiyacımız var ve Beyler arasında en uygun aday benim."

"Racham: Durquba şehri önündeki korkaklığından sonra daha iyi bir Generale ihtiyacımız olabilir. Mesela benim gibi!"

"Kalabalık Sesleri: Ne... O ölmüştü... Nasıl... Kurtulmuş... Olamaz... İmkansız...İnanılmaz..."

"Racham: Evet, evet hepiniz çok şaşırdınız. Kim bilir belki de hayaletimdir (Kahkaha Atar)."

"Emir Nuwas: Racham! Öldüğünü düşünüyorduk bizi çok korkuttun. Seni gördüğümüze ne kadar sevindik anlatamayız!"

"Racham: Gözümün içine baka baka hala yalan söylüyorsun!"

"Emir Nuwas: Hangi cüretle benimle böyle konuşursun!"

"Racham: (Yumruk Atar)... Kapa çeneni! Büyük ve susmak bilmeyen bir ağzının olduğunu söyleyen oldumu sana hiç?"

"Sultan Arwa: Hepimiz çok şaşkınız lütfen Racham yaşanan olayları anlamamız için daha açık konuşur musun?"

"Racham: Bu yaşlı bunak kuşatma sırasında savaştan kaçıp hepimize ihanet etmiştir! Onun yüzünden Emir Atis ve Emir Azadun da dahil olmak üzere yüzlerce iyi adamımızı kaybettik! Şimdi bu şerefsizin yardakçıları da dahil hepsini tutuklayın idama hazırlayın bizzat kendim kesicem kafalarını!"

"Sultan Arwa: Derhal tutuklayın şu hainleri."

"Emir Nuwas: Ama Sultanım..."

"Emir Ayyam: Bunu yapmaya hakkınız yok! Babam Sarranidin en büyük Emiridir!"

"Racham: (Yumruk Atar)... Kes LAN sesini! Onun bunun çocuğu! Şimdi parazitlerden de kurtulduğumuza göre size birini tanıtmak istiyorum gel buraya (Ajabo'nun Omzuna Elini Koyar)..."

"Ajabo: Lordlarım, Leydilerim, adım Ajabo General Racham'ı hapisten kaçması için yardımcı oldum tabii onun yardımı olmasa bende o sıçan çukurunda ölüp gidecektim."

"Racham: Bu kadar alçak gönüllü olma dostum! Sana hayatımı borçluyum al bu altın kesesini içinde 1000 dinar var sonuna kadar hakettin!"

"Ajabo: Çok teşekkür ederim ve tekrar yardımıma ihtiyacın olursa Çöl Yılanları Çetesi her zaman hazır olacaklar."

"Sultan Arwa: Ne diyeceğimi bilemiyorum. Nuwas konusunda haklıydın Racham kusura bakma."

"Racham: Sultanım... Lanet olsun bu resmiyet beni öldürüyor gel buraya (Dudaktan Öpüşürler)."

"Sultan Arwa: Neye bakıyorsunuz siz öyle? Sultanım diye öpüşemez miyim?"

"Racham: (Kahkaha Atar)..."

Onca kötü şeye rahmen iyi şeylerde oldu artık Arwayla olan aşkımı çekinmeden yaşayabilecektim. Emir Nuwas ve yardakçıları Barriye şehrinde halka açık bir şekilde tarafımca kafaları kesilerek idam edildiler.

4 Ekim 1257

İsyanın 86. Günü Durquba şehri kuşatmasındaki büyük başarısızlığımız Sultan Hakimin kulağına gitmişti. Bundan cesaret alarak mümkün olan tüm güçlerini toplayıp belirleyici bir zafer ile savaşı tamamen bitirmek için riskli bir kumar oynadı. Sabaha doğru Hakimin Ordusu Arwanın kaldığı şehre Barriye'ye sefere çıktığını ve neredeyse varmak üzere olduğu haberi gözcüler tarafından elimize ulaştı. Bütün i çağırarak elimizdeki tüm güçle son savaşa hazırlanmaya başladık. Öğlene doğru Hakimin orduları Barriye'nin güneyinde toplandığı haberini aldık.

Ordu akşama kadar hareketsizce bekledi ve sanırım sayılarını gizlemek ya da biz farkına varamadan orduyu uygun pozisyona almak için karanlıktan faydalanacaklardı akıllıca bir stratejiydi. Saatler sonra arkasına gecenin karanlığını alan Hakimin orduları hareketlenmiş ve şehri kuşatmak için Barriye'ye yaklaşıyordu. Savaşı lehimize döndürebilecek çok az seçeneğimiz vardı. 4 Ekim gecesi saat 12:34'te Başkentimiz Barriye'ye devasa bir taarruz başlattılar. Saldırganların ilk dalgası kapıları yok etmeyi başardı ve Barriye'ye girdi. Azimlerini kırmak için surlardan üzerlerine kaynamış yağ dökmeye karar verdik.

Saldırganların ilerleyişini tamamen durduramasakta bu bize geri çekilmek için biraz zaman kazandırmıştı ve tabii ki Hakimin ordusunun morelini ve sayılarını azaltmıştı. Savaş şehirin içinde devam ediyordu. İçeriye kurduğumuz büyük barikatlar Hakimin ordularının şehirin daha iç kesimlerine ilerlemesine ve Arwa'ya ulaşmasına engel oldu. Ben ve adamlarım onları geri püskürtecek ilk savunma hattındaydık. Bir an bile soluklanamadan saldırılar'ın ardı arkası kesilmiyordu İlkinin hemen ardından ikinci bir saldırı geldi ve yerimizi koruyarak sağlam durmak zorundaydık.

Hakime fiske vurmuştuk ve kendisi yaralarını yalamakla meşgul idi. Ancak bir anda üçüncü bir saldırı gerçekleşti ve bu sefer tüm kuvvetlerini kullandılar. Şehri savunan adamlarımın daha fazla dayanamayacağını anlamıştım, ama acı sona kadar yılmadan savaşmaya kararlıydık. Yenilgi bizi bekleyen kesin bir son gibi gözükmeye başlamıştı ki, Ajabo ve destek kuvvetleri yardım için Barriye'ye geldi. Bu beklenmeyen yardım adamlarımı ve beni cesaretlendirdi sevinç çığlıkları atmaya başladık. Ancak Sultan Hakim ve adamlarını kapana kıstırmak için şehrin kırılan kapısını kapatmamız gerekiyordu şahet bunu başaramazsak her şeyin çöpe gideceğinden emindim.

Yanıma birkaç mühendis alarak şehrin ana kapılarına ulaştık. Mühendisler kapı mekanizmasının zarar gördüğünü ancak tamir edebileceklerini söylediler. Kapıyı kapatmak savaşın gidişatını tersine çevirdi. Ele geçirdiğimiz avantajlı konum bizi Hakimin ordularına karşı daha güçlü kıldı.

Tek bir şeyden emindim oda Çöl Yılanları Kalradyanın en iyi cida kullanan askerleriydi tek, tek keklik gibi avladılar Hakimin askerlerini ve teslim olmaya zorlandılar. Böylece savaş sona ermiş oldu. Bütün ordusu yokedilen Hakim ile müzakereler sona ermişti ve onu Sarranid tahtından vazgeçmeye mecbur bırakmıştık. Hakimin o buruşuk yüzünde ki ifadeyi asla unutmayacağım. Zaferiniz kesinleşmiş ve tasdiklenmişti. Sonunda Sarranid Sultanlık tahtına Arwa geçmişti.

İlerleyen aylarda Racham'ın babası Randhall vefat etti ardından Arwa ile Racham evlendiler ve ülkeyi birlikte yönetmeye karar verdiler. Arwa bir kız ve bir erkek çocuğu doğurdu isimlerini Racham'ın ısrarlarıyla Randhall ile Elona koydular. Ve uzun yıllar Refah ve Barış için de Sarranid Krallığına hükmettiler.
 
PenetratorGod isimli Üye şimdilik offline konumundadır
 
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Antonio Vivaldi ? The Four Seasons And Violin Concertos (Itzhak Perlman) beyazdis Kitap Okurken Dinlediğimiz Müzikler 6 04-19-2023 10:09
Kara Kergitler - Hikaye Kurgusu PenetratorGod Sizin Yazılarınız 0 03-26-2023 17:28
Kayıp Varis - Hikaye Kurgusu PenetratorGod Sizin Yazılarınız 0 03-24-2023 16:05
Salname ve Nevsaller Baybolla Osmanlıca ve El Yazması Eserler 2 11-14-2013 10:08
Kitap düzenlemede imlâ kurallarının sürekli değişmesi sorunsalı Remaver Düzenlenecek - Taranacak Kitaplar Bölümü 0 07-27-2012 23:31


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 03:39.

Forumumuz, hukuka, yasalara, telif haklarına ve kişilik haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. Sitemiz, 5651 sayılı yasada tanımlanan, yer sağlayıcı olarak hizmet vermektedir. İlgili yasaya göre, forum yönetiminin hukuka aykırı içerikleri kontrol etme yükümlülüğü yoktur. Bu sebeple, sitemiz uyar ve kaldır prensibini benimsemiştir. Telif hakkına konu olan eserlerin yasal olmayan bir biçimde paylaşıldığını ve yasal haklarının çiğnendiğini düşünen hak sahipleri veya meslek birlikleri, ekyasal@gmail.com mail adresinden bize ulaşabilirler.


Powered by vBulletin® Version 3.8.4
Copyright ©2000 - 2023, Jelsoft Enterprises Ltd.